Anasayfa / Kazılar

İznik Roma Tiyatrosu’nda Yeni Keşifler: Antik Altyapı Gün Yüzüne Çıktı

Bursa’nın İznik ilçesinde yer alan 2 bin yıllık Roma Tiyatrosu’nda yürütülen kazılarda, antik dönemin mühendislik mirasını yansıtan mermer döşemeler, giriş yolları ve kanalizasyon sistemi ortaya çıkarıldı. Anadolu’daki en özgün tiyatro örneklerinden biri kabul edilen yapı, Roma’dan Bizans’a, Osmanlı’ya uzanan çok katmanlı tarihiyle kentin arkeolojik belleğinde benzersiz bir yere sahip.

 

Roma İmparatorluğu’ndan Günümüze Ulaşan Miras
İznik Roma Tiyatrosu’nda 1980’li yıllarda başlatılan arkeolojik kazılar, 2016’dan bu yana Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aygün Ekin Meriç başkanlığında kesintisiz olarak devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ve Bursa Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle yürütülen çalışmalar, yaklaşık 10 dönümlük bir alanı kapsıyor.

Mart 2024’te kapsamlı restorasyonun ardından yeniden ziyarete açılan tiyatroda, bu yıl özellikle yapının batı kısmında sürdürülen kazılar öne çıktı. Arkeologlar, burada giriş-çıkış yollarını, mermer döşemeli yürüyüş alanlarını ve kanalizasyon hattını gün yüzüne çıkardı. Bu keşifler, antik dönemde tiyatronun sadece bir gösteri alanı değil, aynı zamanda gelişmiş bir kentsel altyapıya sahip bir kompleks olduğunu ortaya koyuyor.

Anadolu’nun Tek Düz Zeminli Roma Tiyatrosu
Prof. Dr. Meriç, tiyatronun Anadolu’daki en nadir örneklerden biri olduğunu vurguluyor. 102 x 79 metre boyutlarındaki yapı, yamaca yaslanmadan tamamen tonoz sistemleriyle yükseltilmiş olmasıyla özgün bir mimari karakter taşıyor. Yaklaşık 24 metre yüksekliğindeki ve 10 bin kişi kapasiteli tiyatro, İmparator Trajan döneminde inşa edildi.

2. ve 3. yüzyıllarda gladyatör oyunları, sahne performansları ve kamusal gösterilere ev sahipliği yapan yapı, 4. yüzyıldan itibaren dini bir işlev kazandı. Bu dönemde tiyatronun rigole duvarlarında görülen haç, çelenk ve kutsal semboller, yapının erken Hristiyanlık döneminde ibadet veya toplantı alanı olarak kullanıldığını düşündürüyor. Meriç, özellikle sahne binasında yer alan Meryem-İsa freskini, Anadolu’daki en erken “Theotokos” betimlemelerinden biri olarak nitelendiriyor.

Konsiller, Kiliseler ve Nekropol Katmanları
İznik’in Hristiyanlık tarihinde taşıdığı özel rol, tiyatronun işlevsel dönüşümünde belirginleşiyor. 325 yılında toplanan I. Ekümenik Konsil sonrasında tiyatronun oturma alanları sağlam biçimde ayakta bulunuyor ve alan, dini toplantılar için kullanılıyor. Prof. Dr. Meriç, sahne binasında tespit edilen deliklerin geçici çatı sistemine ait olabileceğini belirterek, “Bu delikler, tiyatroda konsil sürecinde din adamlarının toplantı yaptığına işaret ediyor.” diyor.

Tiyatro çevresinde, 11-13. yüzyıllarda inşa edilmiş kiliseler ve Haçlı Seferleri dönemine ait mezarlıklar da tespit edildi. Cavea’nın üst kısmında ve giriş bölgesinde yer alan bu dini yapılar, alanın Bizans sonrası da kutsal bir karakter taşıdığını gösteriyor. Meriç, çevredeki nekropol kazılarının 2026 yılında tamamlanmasının planlandığını belirtiyor.

Çok Katmanlı Arkeolojik Tanıklık
Osmanlı döneminde tiyatro alanında çini fırınlarının kurulması, yapının tarihsel sürekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor. Alanda tespit edilen 10 seramik fırını, İznik’in meşhur çiniciliğinin erken üretim örneklerini yansıtıyor. Böylece tiyatro, Helenistik temellerden Roma dönemi mimarisine, Bizans ve Osmanlı katmanlarına uzanan çok katmanlı bir arkeolojik bellek oluşturuyor.

Meriç, “Tiyatro, İznik’in tüm tarihsel evrelerini içinde barındırıyor. Bu özelliğiyle adeta bir arkeolojik höyük gibi, kentin kesintisiz geçmişine tanıklık ediyor.” ifadelerini kullanıyor.
Tiyatronun doğu ve batı girişlerinde yer alan sütunlu galerilerin restorasyonu ve resepsiyon alanı olarak yeniden düzenlenmesi de gelecek yıllardaki hedefler arasında. Mart 2024’te ziyarete açıldığından bu yana 90 binden fazla ziyaretçi ağırlayan tiyatro, hem turizm hem de akademik çalışmalar açısından bölgenin en önemli kültürel odak noktalarından biri olmayı sürdürüyor.

Büşra Nur Yılmaz aa