Anasayfa / Aktüel

İstanbul Barajlarında Kritik Seviye: Doluluk Oranı Son 10 Yılın En Düşük İkinci Düzeyinde

İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan barajlarda doluluk oranı yüzde 21,87’ye gerileyerek son on yılın en düşük ikinci seviyesine indi. İTÜ’den Prof. Dr. Hüseyin Toros, mevcut su miktarının kente yalnızca iki ay yeteceğini belirterek, yaklaşan yağış döneminin önemine dikkat çekti. Uzmanlar, su tasarrufu ve kademeli fiyatlandırma politikalarının acilen uygulanması gerektiğini vurguluyor.

 

Kuraklık Alarmı: İstanbul’un Barajları Kritik Seviyede
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, kente su sağlayan barajlarda doluluk oranı 7 ay içinde yüzde 81,23’ten yüzde 21,87’ye geriledi. Bu oran, 2023 yılı kasım ayındaki yüzde 16,77’nin üzerinde olsa da son on yılın en düşük ikinci düzeyi olarak kayıtlara geçti.

Barajlardaki mevcut su hacmi 189,84 milyon metreküp olarak ölçülürken, toplam kapasitesi 868 milyon metreküp olan sistemin ancak yüzde 22’sinin dolu olduğu bildirildi.

Ömerli Barajı’nda yüzde 17,58, Darlık’ta yüzde 32,13, Elmalı’da yüzde 51,46, Terkos’ta yüzde 24,79, Alibey’de yüzde 11,92, Büyükçekmece’de yüzde 24,73, Sazlıdere’de yüzde 22,33, Istrancalar’da yüzde 35,19, Kazandere’de yüzde 2,61 ve Pabuçdere’de yüzde 4,77 doluluk oranı kaydedildi.

Barajların yanı sıra Melen ve Yeşilçay regülatörlerinden alınan su miktarları da dikkat çekiyor. Bu yıl Melen’den 381,98 milyon, Yeşilçay’dan ise 84,3 milyon metreküp su kente aktarıldı. 6 Kasım itibarıyla İstanbul’da günlük su tüketimi 3 milyon 98 bin metreküp olarak ölçüldü.

Prof. Dr. Hüzeyin Toros

Uzman Görüşü: "Yağışlar Düşüşü Yavaşlattı ama Tehlike Sürüyor"
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İklim Bilimi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, ekim ayında görülen yağışların barajlardaki düşüş hızını kısmen yavaşlattığını belirtti.
“İstanbul’da su seviyesi her üç günde yüzde 1 düşerken, ekim yağışları bu süreyi 5-6 güne çıkardı. Bu da yeraltı su dengesine ve barajlardaki doluluk oranına olumlu yansıdı,” diyen Toros, kısa vadede umut verici gelişmelere rağmen uzun vadeli tabloya dikkat çekti:

“2023’teki seviyelere göre daha iyi durumdayız ancak son on yılın en düşük ikinci oranını yaşıyoruz. Önümüzdeki aralık, ocak ve şubat ayları genellikle en yağışlı dönemdir. Bu süreçteki yağışlar barajlardaki su seviyesini artırabilir, ancak sürdürülebilir bir çözüm için su yönetimi stratejilerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor.”
Toros ayrıca, kış aylarında buharlaşmanın azalması ve su tüketiminin düşmesiyle barajların kısa vadede rahatlayacağını belirterek, yağış sürecinin doğru değerlendirilmesinin önemini vurguladı:

“Yağmur hasadı kültürünü geliştirmek, yerel ölçekte su toplama sistemlerini güçlendirmek zorundayız. Bu konuda hem yerel yönetimlerin hem vatandaşların aktif rol üstlenmesi gerekiyor.”

"Barajlar Tam Dolu Olsa Bile 10 Ay Yetiyor"
Prof. Dr. Toros, İstanbul’un yıllık su tüketiminin 1 milyar 100 milyon metreküp olduğunu, mevcut baraj kapasitesinin ise bu miktarı karşılamaktan uzak olduğunu ifade etti:

“Barajlarımız tamamen dolu olsa dahi kapasite 800-900 milyon metreküp civarında. Yani barajların yüzde 100 dolulukta bile İstanbul’a sadece 10 ay yetecek suyu var. Dolayısıyla yağışsız bir dönemde ciddi riskle karşı karşıya kalabiliriz.”

Toros, bu nedenle su tasarrufu politikalarının stratejik önem taşıdığını vurguladı. İstanbul’da kişi başına günlük su kullanımının ortalama 200 litre olduğunu belirterek, bu miktarın yarıya düşürülmesi gerektiğini söyledi:
“Günlük kullanımın 100 litreye çekilmesi hem ekonomik hem çevresel açıdan zorunluluk haline geldi. Bu doğrultuda kademeli fiyatlandırma sistemi uygulanmalı. Örneğin, belirli bir tüketime kadar düşük fiyat uygulanırken, aşan kısımlarda kademeli olarak fiyat artışı yapılabilir. Böyle bir politika hem vatandaşın tasarrufa yönelmesini hem de su tasarrufu teknolojilerinin gelişimini teşvik eder.”

Uzman, suyun stratejik bir kaynak olduğunu hatırlatarak, artan nüfus, kentleşme ve iklim değişikliği etkileri göz önünde bulundurularak uzun vadeli planlamaların acilen hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti:
“İstanbul gibi metropoller, su yönetimini sadece teknik değil, kültürel bir dönüşüm olarak ele almalıdır. Eğitim, teşvik ve teknolojik yeniliklerle desteklenen su bilinci politikaları gelecekte olası krizlerin önüne geçebilir.”

Sürdürülebilir Su Yönetimi İçin Yol Haritası
İstanbul’un mevcut durumu, Türkiye’nin diğer büyük şehirleri için de uyarı niteliği taşıyor. Uzmanlara göre, su kaynaklarının çeşitlendirilmesi, arıtılmış atık suların yeniden kullanımı, yeşil altyapı uygulamaları ve yağmur suyu depolama sistemlerinin yaygınlaştırılması uzun vadede kentlerin su güvenliğini artırabilir.

İSKİ verileri, iklim değişikliğinin etkisiyle artan buharlaşma oranlarının, yaz aylarında baraj doluluklarını ciddi biçimde etkilediğini ortaya koyuyor. Bu nedenle su yönetiminin yalnızca arz yönlü değil, talep odaklı politikalarla da desteklenmesi gerekmekte.

Uzmanlar, “kuraklık yönetimi” ve “su farkındalığı” konularında yerel yönetimlerin toplumla işbirliği içinde daha kapsamlı projelere imza atması gerektiği konusunda hemfikir.

Kaan Bozdoğan aa