Anasayfa / Aktüel

İklim Kriziyle Gelen Afetler, Gelecekte Daha Yıkıcı Olabilir

İklim değişikliği, dünya genelinde sel felaketlerinin hem sıklığını hem de şiddetini artırıyor. Son aylarda Asya’dan Amerika’ya uzanan geniş bir coğrafyada yaşanan seller yüzlerce can aldı, milyarlarca dolarlık ekonomik zarara yol açtı. Uzmanlar, sera gazı emisyonlarının azaltılmaması ve afetlere dayanıklı altyapılar inşa edilmemesi halinde bu felaketlerin daha yıkıcı boyutlara ulaşacağı uyarısında bulunuyor.

 

Küresel Isınma ve Seller Arasındaki Doğrudan Bağlantı
Bilim insanları, iklim değişikliğinin dünya genelinde sel felaketlerini hem sayıca artırdığını hem de daha yıkıcı hale getirdiğini vurguluyor. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre seller, hava koşullarına bağlı tüm afetlerin yüzde 40’ını oluşturuyor ve bu felaketler 1970-2019 arasında meydana gelen afetlerin yarısına yakın ölüm ve ekonomik kayıplara neden oldu. Uzmanlara göre yağış rejimlerindeki değişiklikler, eskiden nadir görülen afetleri olağan hale getiriyor. Küresel ısınma sonucu atmosferdeki nem oranının artması ve deniz seviyelerinin yükselmesi, sel riskini daha da artıran faktörler arasında yer alıyor.

Muson Yağmurları ve Küresel Etkiler
Son yaz döneminde muson yağmurları ve ani sel baskınları birçok ülkeyi vurdu. Pakistan’da haziran sonundan bu yana 800’e yakın kişi sel nedeniyle hayatını kaybetti. Hindistan’ın Uttarakhand eyaletinde nehir taşkınları ve toprak kaymaları köyleri yok ederken, Çin’in başkenti Pekin’de son yılların en şiddetli yağışları 30’dan fazla can aldı. Güney Kore’de rekor düzeyde yağışlar sonucu heyelanlar meydana geldi ve 13 binden fazla kişi tahliye edildi. Yemen, Güney Afrika ve ABD de benzer şekilde yıkıcı sellerle mücadele etti. Özellikle Texas’ta meydana gelen ani sel baskınlarında 135 kişinin yaşamını yitirmesi, sorunun artık sadece muson bölgeleriyle sınırlı olmadığını ortaya koyuyor.

Fosil Yakıtlar, Bozulan Hava Döngüleri ve Risk Artışı
Leeds Üniversitesi’nden Prof. Dr. John Marsham, fosil yakıt kullanımı ve iklim değişikliği arasındaki güçlü bağa dikkat çekerek, “Küresel sıcaklıktaki küçük artışlar bile sıcak hava dalgaları ve sellerin sıklığını önemli ölçüde artırıyor.” ifadelerini kullandı. Marsham’a göre kuraklık sonrası sertleşmiş toprak, yoğun yağışları absorbe edemediği için ani taşkınlar meydana geliyor. Brunel Üniversitesi’nden Dr. Carola Koenig ise bozulan hava döngülerinin afet riskini büyüttüğünü, kasırga ve hortumların daha yüksek enerji taşıyarak şiddetli yağışlara neden olduğunu belirtiyor. Koenig ayrıca eriyen buzulların, yaz yağmurlarıyla birleşerek çamurlu sel akıntılarına yol açtığını ifade ediyor.

En Hassas Bölgeler ve Gelecek Senaryoları
Küresel ısınma hiçbir bölgeyi tamamen sel riskinden muaf bırakmıyor. Ancak bazı bölgeler daha kırılgan. Sık nehir ağlarına sahip Güney ve Güneydoğu Asya, özellikle Pakistan, Hindistan ve Çin yüksek riskli alanlar arasında yer alıyor. Ayrıca kuraklık ve aşırı yağış döngüsü yaşayan Doğu Afrika ile Avustralya da sel baskınlarına karşı savunmasız. Marsham, kıyı bölgelerinin iki kat tehdit altında olduğunu, fırtınalar ve yükselen deniz seviyelerinin bu riski daha da artırdığını vurguluyor. Uzmanlar, fosil yakıt kullanımının azaltılması, sera gazı emisyonlarının düşürülmesi ve afetlere dayanıklı altyapı yatırımları yapılmadığı sürece sel felaketlerinin küresel düzeyde artacağını öngörüyor.

 

AA Rabia Ali, Emirhan Demir