Anasayfa / Aktüel

Hitit Üniversitesi’nde Yetişkin Öğrenciler Arkeolojiye Yeni Bir Soluk Getiriyor

Hitit Üniversitesi Arkeoloji Bölümü, bu yıl sıra dışı bir öğrenci grubuna ev sahipliği yapıyor. Emekli öğretmenler, askerler ve sağlık çalışanlarından oluşan beş yetişkin öğrenci, yıllar sonra yeniden üniversite sıralarına dönerek arkeolojiye duydukları tutkuyu gerçeğe dönüştürdü. “Öğrenmenin yaşı yok” diyerek derslere eksiksiz katılan öğrenciler, sadece gençlere değil, yaşam boyu öğrenmeye inanan herkese ilham veriyor.

 

Yeniden Başlamak: Arkeolojiye Dönüşen Bir Hayal
Çorum’daki Hitit Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü, 2024 akademik yılında alışılmışın dışında bir öğrenci profiliyle dikkat çekti. 56 yaşındaki emekli tarih öğretmeni Serap Öncü, 50 yaşındaki ev hanımı Gülay Kaya, 47 yaşındaki emekli askerler Hasan Elatürk ve Arif Alper Gençcan, 44 yaşındaki hemşire Sultan Uzun ve 43 yaşındaki ev hanımı Selma Ateş, arkeolojiye olan ilgilerini akademik bir serüvene dönüştürerek aynı sıralarda buluştu.

Yetişkin öğrenciler, gençlerle aynı yoğunlukta derslere katılıyor, uygulamalı çalışmalarda aktif rol alıyor ve fakülte yerleşkesinde vakitlerinin büyük bölümünü geçiriyor. Her biri, yaşamlarının farklı dönemlerinde edindikleri deneyimleri bu yeni alana taşıyarak arkeolojiye çok katmanlı bir perspektif kazandırıyor.

Serap Öncü, 30 yıl süren öğretmenlik kariyerinden sonra “hayalini ertelemeden gerçekleştiren” bir öğrenciye dönüştü. Arkeolojiye çocukluk yıllarından beri ilgi duyduğunu belirten Öncü, “Aslında tarih öğretmeni değil, arkeolog olmalıymışım” diyerek geç gelen ama anlamlı bir dönüşü anlatıyor.

“Bu Teyzelerin Burada Ne İşi Var?”: Yaş Sınırlarını Aşan Cesaret
Üniversite kampüsünde en çok dikkat çeken bu grup, kimi zaman genç öğrencilerin meraklı bakışlarına da konu oluyor. Serap Öncü, bu durumu gülümseyerek şöyle anlatıyor:

“Okulda bazen ‘Bu teyzelerin burada ne işi var?’ diye bakıyorlar. Sadece güvenlik görevlileriyle kantindekiler bizi hoca zannetmiyor, ama onların bakışında da saygı var. Biz buradayız çünkü hayallerimizin peşindeyiz.”

Öncü, gençlerle aynı sıralarda olmanın kendisine enerji kattığını, öğrenme sürecinin insan ruhunu gençleştirdiğini ifade ediyor. Akşamları derslerde anlatılan konuları “film şeridi gibi” hatırladığını söyleyen Öncü, lisansın ardından yüksek lisans yaparak arkeolojiye akademik düzeyde katkı sunmak istediğini belirtiyor.

Bu örnek, Türkiye’de giderek artan yaşam boyu öğrenme eğiliminin somut bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Özellikle ikinci kariyer arayışındaki yetişkinlerin, arkeoloji gibi disiplinler aracılığıyla tarihsel bilince ve kültürel mirasın korunmasına katkıda bulunması dikkat çekici bir sosyal dönüşüm olarak görülüyor.

Disiplinden Kültüre: Emekli Askerlerin Arkeoloji Yolculuğu
Emekli asker Hasan Elatürk, uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yaptıktan sonra hayatının yönünü kültürel mirasın korunmasına çevirmiş. “Emekli olduktan sonra arkama bile bakmadan sınava girdim. Anadolu’nun tarihine sahip çıkmak istedim,” diyor.

Elatürk, Ankara’dan Çorum’a taşınarak yeniden öğrenci yaşamına uyum sağladığını, gençlerle birlikte öğrenmenin kendisine büyük motivasyon kattığını ifade ediyor. Kendini “kültür muhafızı” olarak tanımlayan Elatürk, askeri disiplini bu kez bilimsel bir alanda sürdürmenin gururunu yaşıyor.

Kültürel Tutkuya Dönüşen Bir Öğrenme Deneyimi
Bir kamu hastanesinde hemşirelik yapan Sultan Uzun ise arkeolojiye yönelen en genç öğrencilerden biri. Lise sonrası uzun bir aradan sonra yeniden üniversiteye dönerek önce tarih, ardından arkeoloji eğitimi alan Uzun, ilk kazı deneyimini “hayalimin gerçekleştiği an” olarak tanımlıyor:
“Kazı alanında ait olduğum yeri buldum. Arkeoloji çocukluktan beri içimdeydi. Şimdi kendimi tamamlanmış hissediyorum.”

Uzun, ilerleyen yıllarda kazı ekiplerinde görev almayı ve bilimsel araştırmalara katkı sunmayı hedefliyor.
Sonuç: Hayat Boyu Öğrenmenin Arkeolojik Kanıtı

Hitit Üniversitesi’ndeki bu örnek, öğrenmenin yaşla sınırlı olmadığını, bilimin her yaşta bir tutku nesnesi haline gelebileceğini kanıtlıyor. Yetişkin öğrencilerin arkeolojiye kattığı enerji, sadece bireysel bir başarı hikâyesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin kültürel mirasına yönelik farkındalığın da güçlendiğini gösteriyor.

Kemal Ceylan aa