Gazze’nin Kültürel Mirası Risk Altında: Soykırımın İzleri Taşlara Yazıldı
İsrail’in 8 Ekim 2023’ten bu yana süren askeri operasyonları, Gazze Şeridi’nde yalnızca insan kayıplarına değil, binlerce yıllık medeniyetlerin eserlerine, kutsal mekanlarına ve kültürel kimliğe de ağır zarar verdi. 325 tescilli arkeolojik ve tarihi alandan 208’inin doğrudan hedef alınması, tarihi yapıların çalınması ve Eski Şehir bölgesindeki sembolik yapıların yıkımı, Filistin kültürel mirasının sistematik biçimde silinme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Gazze’nin Kültürel Mirasına Yönelik Sistematik Tahribat
Gazze Şeridi, uzun tarihi boyunca Antik Mısır, Kenan, Fenike, Yunan, Roma, Bizans gibi medeniyetlerin izlerini barındırmış; ardından Memlük ve Osmanlı dönemleriyle kültürel ve mimari çeşitliliği artmış bir bölgedir. Bugün bu çok katmanlı tarih, İsrail ordusunun sürdürdüğü askeri operasyonlarla yalnızca modern altyapı değil; kutsal mekanlar, arkeolojik alanlar ve sembolik yapılar üzerinden hedef alınmaktadır.
Resmî raporlar, 325 kayıtlı tarihi ve arkeolojik alandan en az 208’inin doğrudan saldırı aldığı yönünde. Bu, kültürel miras açısından kayda değer bir yıkım oranıdır. UNESCO ve bağımsız kuruluşlar, Gazze’nin Eski Şehir bölgesi ve çevresindeki mahalleleri tahribatın en yoğun yaşandığı alanlar olarak belirlemiş; özellikle Es-Şucaiyye, Zeytun, et-Tuffah ve ed-Derc gibi semtlerde tarihi yapıların büyük ölçekli zarar gördüğü ifade edilmektedir.
Bu saldırılar, sadece fiziksel yapıları değil; mimari stil, yerel kullanım, ibadet, ticaret ve toplumsal hafıza alanlarını da etkiliyor. Tarihsel eserlerin çalınması ve kaçırılması olayları da kamuoyunun bildiği acı gerçekler arasında.
Sembolik ve Dini Yapılar Üzerindeki Tahribat
Gazze’nin kültürel kimliğini güçlü biçimde temsil eden dini yapılar, tahribatın hem maddi hem manevi boyutlarını barındırıyor. Örnek olarak:
El-Ömeri Camisi: Gazze Eski Şehir bölgesinin en eski büyük camilerinden biri. Bizans döneminde kilise olarak kullanılmış, ardından çeşitli dönemlerde yeniden inşa edilmiş; minaresi ve minaresine ait bölümler, bombalamalarda ağır hasar görmüştür.
Aziz Porfirios Rum Ortodoks Kilisesi: M.S. 425 yılında inşa edilmiş, Gazze’nin Hristiyan toplumu için tarihi ve manevi önemi yüksek bu kilise, sivillerin sığındığı kompleks olarak da kullanılan bir yapıydı. Ekim 2023’te bombalanmış, müştemilat yıkılmış; çocuklar dahil en az 19 sivilin hayatını kaybetmesine yol açan saldırılarla birlikte kilisenin duvarları ve çan kulesi tahrip edilmiştir.
Es-Samra Hamamı: 14. yüzyıla ait bu Osmanlı dönemi hamam, Gazze Şeridi'ndeki tarihi hamam örneklerinden biriydi. Bombardımanlar sonucu büyük ölçüde yıkıldı.
Diğerleri arasında Seyyid Haşim Camisi, Katib Vilayet Camisi, Kutsal Aile Kilisesi gibi yapılar bulunmaktadır; bu yapıların hem mimari özellikleri hem de toplumsal rollerinin ciddi biçimde zarar gördüğü raporlanmıştır.
Bu yapıların yıkılması ya da ağır zarar görmesi, yalnızca ibadet mekanlarının yokluğu değil; toplulukların ritual yaşamının, kültürel çeşitliliğinin görünürlüğünün silinmesi anlamına geliyor.
Uluslararası Hukuk, Koruma Yükümlülükleri ve Belgelenme
Korunması gereken kültürel miras alanları, uluslararası hukuk çerçevesinde belirli koruma yükümlülüklerine tabidir. 1954 Lahey Sözleşmesi, Cenevre Sözleşmeleri ve ilgili protokoller, savaş sırasında kültürel mülklerin zarar görmemesi için taraflara yasalar getirmektedir. Bu hukukî düzenlemelere rağmen Gazze'de saldırılar çoğu zaman bu korumaları gevşetmiş ya da yok sayılmış şekilde kendini göstermektedir.
UNESCO’nun çeşitli raporları ve saha çalışmaları, uydu görüntüleri ve yerel tanıklıklar yoluyla tahribatı belgelemektedir. Örneğin UNESCO, Eylül 2025 itibarıyla 110’dan fazla kültürel alanın zarar gördüğünü doğrulamıştır; bunun içinde dinsel yapılar, tarihi binalar, müzeler, anıtlar ve arkeolojik sit alanları bulunmaktadır.
Filistinli kurumlar ve insan hakları örgütleri, bu belgelenmiş zararlar üzerinden “kültürel soykırım” (cultural genocide) tanımlamasını kullanmakta; mirasın, aidiyetin ve kimliğin yok edilmesi yönünde sistematik bir çaba olarak görmektedir.
Mimari Katkılar ve Toplumsal Belleğin Silinmesi
Tarihi eserler yalnızca taş duvarlar değildir; şehir planlaması, mimari stil, mimetikler, çarşılar, limanlar, hamamlar gibi halkın gündelik yaşantısının merkezleridir. Gazze’de bu yapılar yok oldukça, yalnızca fiziksel değil psikolojik ve toplumsal kayıplar da artmaktadır.
Örneğin Anthedon Limanı (M.Ö. 8. yüzyıla uzanan), Gazze’nin kıyı limanı olarak önemli kültürel ve ticaret fonksiyonu taşıyordu; bu limanın büyük oranda yok edildiği, UNESCO’nun geçici dünya mirası listesinde yer alması nedeniyle tarihsel katmanlarının da zarar gördüğü raporlanmıştır.
Kaysariyye ve Zaviye gibi tarihi çarşılar, küçük hanlar, evler, basit toplumsal mekanlar; halk pazarı, dükkanlar vs – bu yapılar saldırılarla tahrip edildi, taş duvarları çöktü, ticaret damarları kesildi. Bu, yalnızca ekonomik zarar değil, sosyal hafızanın ve toplumsal aidiyetin büyük bir yıkımıdır.
Direniş, Koruma ve Yeniden İnşa Çabaları
Tahribat karşısında Filistin halkı, sanatçılar, akademisyenler ve sivil toplum kurumları; kültürel mirası belgeleme ve koruma için acil adımlar atıyor. Özellikle müzelerden, arşivlerden ve eser depolarından koruma altına alınan objelerin tahliyesi, olayların belgeye dökülmesi, satellit görüntülerinin analizi ve gerçek zamanlı yara tespit çalışmaları önemli yer tutuyor.
Uluslararası kuruluşlar (UNESCO, ICOMOS, vb.), hem hukuki yükümlülükleri hatırlatıyor hem de koruma için finansal ve teknik yardım çağrısı yapıyor. Örneğin UNESCO’nun Haziran 2025 raporu; zarar görmüş kültürel alanların restorasyonu, korunması ve toplumsal hafızanın yeniden inşası için iş birliklerinin artırılması gerektiğini vurguluyor.
Yeniden inşa süreci, yalnızca fiziksel restorasyon değil; toplum psikolojisi, kimlik hissi ve kültürel sürekliliği yeniden oluşturmayı gerektiriyor. Taşlar yeniden bir araya getirildiğinde sesler susturulmuş, çan sesleri kesilmiş; duvarların duygusu, çatılar, minareler, ibadet alanları; hepsi birer sembol olarak önem taşıyor.
Geleceğe Dönük Perspektifler: Hukuki, Kültürel ve Etik Sorumluluklar
Gazze’deki tahribat, uluslararası hukuk açısından savaş suçları, insanlık suçları ve kültürel soykırım iddialarını gündeme getirmektedir. 1954 Lahey Sözleşmesi, 1972 Dünya Mirası Sözleşmesi gibi metinler bu korumayı açıkça öngörür ancak uygulamadaki güçlü mekanizmalar ve yaptırım eksikliği, zararların önlenmesini zorlaştırmaktadır.
Kültürel mirasın korunması için aşağıdaki adımlar öne çıkıyor:
Kapsamlı hasar tespit raporlarının tarafsız bilimsel ekiplerle hazırlanması
Tahrip edilen yapıların restorasyonu için yerel ve uluslararası finansman kaynaklarının seferber edilmesi
Toplumsal katılımla kültürel bellek projelerinin desteklenmesi
Kadim eserlerin çalınmasının ve kaçırılmasının önlenmesi için uluslararası iş birliklerinin kuvvetlendirilmesi
Koruma alanlarının güvenli hale getirilmesi için silahlı çatışma hukukuna uygun davranılması ve insani hukuk yükümlülüklerine riayet edilmesi
Kültürel miras, yalnızca geçmişin belgeleri değil; toplumların bugününü ve yarınını şekillendiren kimlik unsurlarıdır. Gazze özelinde, bu mirasın korunması; anıları, değerleri, farklılıkları ve insanlığın bütün yönlerini korumaya dönük bir etik sorumluluktur.
Nour Mahd Ali Abuaisha, Mahmut Geldi, Mehmet Nuri Uçar aa