Anasayfa / Müzeler

Gazze’de Paşa Sarayı’nın Yok Oluşu: Kültürel Mirasın Sistematik Yıkımı

Gazze’nin en önemli kültürel miras yapılarından biri olan Memlük dönemi Paşa Sarayı, İsrail’in saldırıları sonucunda büyük ölçüde yıkıldı ve müze koleksiyonunda yer alan 20 binden fazla arkeolojik eser yağmalandı. Sarayın yok oluşu, yalnızca maddi bir yıkım değil, aynı zamanda Filistin tarihinin ve bölgenin kültürel kimliğinin sistematik bir şekilde silinmesi girişimi olarak değerlendiriliyor.

 

Tarihi Bir Yapının Hedef Alınışı
Gazze Şeridi’nde iki yılı aşkın süredir devam eden saldırılar yalnızca sivilleri ve yerleşim alanlarını değil, aynı zamanda bölgenin kültürel ve tarihsel kimliğini temsil eden yapıları da yok etti. Bu tahribatın en çarpıcı örneklerinden biri, Memlükler dönemine tarihlenen ve Gazze’nin en önemli tarihi mekânlarından biri olarak kabul edilen Paşa Sarayıdır. Osmanlı, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma eserlerin sergilendiği bu saray, uzun yıllar boyunca Gazze’nin arkeolojik hafızasını taşıyan bir müze işlevi görmüştür.

İsrail ordusunun geçmişte, 1994’te Oslo Anlaşması öncesi dönemde gerçekleştirdiği operasyonlar sırasında da zarar gören yapı, son saldırılarla birlikte neredeyse tamamen yıkılmış ve yağmalanmıştır. Paşa Sarayı’nın son yıkımı, Gazze’nin kültürel dokusuna verilen en ağır darbelerden biri olarak nitelendirilmektedir.

Yağmalanan Miras: 20 Binden Fazla Eserin Kayıp Yolculuğu
Sarayda bulunan nadir arkeolojik eserler, Filistin tarihinin farklı dönemlerine ışık tutan önemli parçalardı. Kültürel miras uzmanı Hamuda Dehdar’ın aktardığı bilgilere göre, Paşa Sarayı’nın yüzde 70’inden fazlası saldırılarda tahrip edilmiş, müze koleksiyonunda yer alan 20 bini aşkın eser ise İsrail güçleri tarafından yağmalanmıştır.
Kaybolan eserler arasında Bizans, Roma, Osmanlı ve hatta milattan önceki dönemlere ait kültürel varlıklar bulunuyordu. Dehdar, sarayın İsrail’in çekilmesinden sonra restore edilerek bir müzeye dönüştürüldüğünü, ancak bugün geriye yalnızca enkaz ve belirsizlik kaldığını belirtmektedir. Teknik ekipler ve işçiler, büyük bölümü moloza dönüşen saraydan kurtarılabilecek parçaları toplamak için kısıtlı kaynaklarla çalışmalarını sürdürmektedir.

Sistematik Bir Kültürel Temizliğin İzleri
Filistin hükümetinin Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, Gazze’deki kültürel mirasın hedef alınmasının tesadüfi değil, sistematik bir politika olduğunu ifade etmektedir. Resmi verilere göre, Gazze’de Osmanlı, Memlük, Bizans ve İslam medeniyetlerine ait 316'dan fazla tarihi alan ve yapı ya tamamen ya da kısmen tahrip edilmiştir.
Sevabite, Paşa Sarayı’nda bulunan eserlerin tamamının kaybolmuş olmasının, kapsamlı ve planlı bir yağma girişimini açıkça ortaya koyduğunu belirtmektedir. Her bir eserin Filistin’in kültürel sürekliliğinin bir kanıtı olduğunu vurgulayan Sevabite, bu kaybın yalnızca maddi değil, aynı zamanda kimliksel bir yıkım olduğunu ifade etmektedir.

Mimari Kimliği ve Restorasyon Geçmişi
Eski Şehir’deki Derec Mahallesi’nde yer alan Paşa Sarayı, Filistin’deki İslam mimarisinin erişkin örneklerinden biri olarak kabul edilmekteydi. Memlük Devleti’nin sembolü olan çift başlı aslan armasıyla bezenmiş ana giriş kapısı, avlu düzeni, kemerli geçişleri ve yıldız rozetleriyle Memlük estetiğini yansıtan önemli bir yapıydı.
Saray, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın desteğiyle 2005, 2010 ve 2014 yıllarında üç aşamalı kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçirilmiş ve nihai olarak devlete bağlı bir arkeoloji müzesine dönüştürülmüştü. Yapı, Gazze’nin kültürel belleğini yaşatan en önemli mekânlardan biri olarak hem yerel halk hem de araştırmacılar için büyük bir değer taşıyordu.

Tarihsel Katmanlar ve Çoklu Kullanım Geleneği
Paşa Sarayı, tarih boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan çok katmanlı bir yapı olma özelliği de göstermektedir. Memlük döneminde “Dâr es-Saâde” olarak anılan yapı, Osmanlı döneminde Gazze’nin yönetici ailesi Rıdvanlar ile ilişkilendirilerek “Kasr-ı Rıdvan” adını almıştır. 1799’da Napolyon’un Gazze’ye yaptığı sefer sırasında bir süre Fransız ordusu tarafından karargâh olarak kullanılmış ve halk arasında “Napolyon Kalesi” olarak anılmıştır.

Osmanlı’nın son döneminde idari merkez olarak kullanılan saray, İngiliz işgali sonrası polis merkezi, Mısır yönetimi döneminde ise “Prenses Feryal Okulu”nun yönetim binası olmuştur. Bu çok katmanlı kullanım geçmişi, Paşa Sarayı’nı yalnızca bir mimari yapı değil, aynı zamanda Filistin’in sosyopolitik dönüşümlerinin yaşayan bir tanığı haline getirmişti.

Mohamed Majed, Halime Afra Aksoy, Mehmet Nuri Uçar aa