Filistin’de Miras Alanları İsrail Politikalarının Hedefinde
İsrail’in, “arkeolojik alanları koruma” gerekçesiyle Batı Şeria’nın Nablus bölgesindeki Sebastia ve Burka beldelerinde 4 bin 600 dönüm araziye el koymaya hazırlandığı bildirildi. Filistinli kurumlar, bu adımı arkeolojik değerlerin korunmasından ziyade ilhak politikasının yeni bir aracı olarak yorumluyor. Tartışma, kültürel koruma söylemi ile siyasi kontrol arasındaki ilişkiyi yeniden gündeme taşıyor.
Arkeoloji ve Siyaset Arasında: İsrail’in Sebastia ve Burka Planı
Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) bağlı Irkçı Ayrım Duvarı ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyi, İsrail’in Batı Şeria’daki arkeolojik alanlar üzerinde kontrolü amaçlayan yeni bir uygulamaya hazırlandığı uyarısında bulundu. Konsey Başkanı Mueyyid Şaban’ın yayımladığı yazılı açıklamaya göre, İsrail yönetimi Sebastia ve Burka beldelerinde toplam 4 bin 600 dönümlük araziyi “kültürel mirası koruma” gerekçesiyle kamulaştırma hazırlığında bulunuyor. Filistinli yetkililer, bu adımı yalnızca bir miras koruma projesi değil, bölgeyi fiilen İsrail idaresi altına alan stratejik bir ilhak hamlesi olarak yorumluyor.
Kültürel Miras Söylemi ve Fiili İlhak Tartışması
Şaban, söz konusu kararın yalnızca arkeolojik alanları değil, bu alanların çevresini de içerecek biçimde geniş arazileri kapsadığını belirterek bunun “tehlikeli bir tırmanış” olduğunu ifade etti. İsrail’in son yıllarda arkeoloji ve kültürel miras kavramlarını politik meşruiyet aracı olarak kullandığına dikkat çeken Şaban, bu yaklaşımın “kültürel alanların korunması” söylemi üzerinden İsrail egemenliğinin Batı Şeria’da kurumsallaştırılmasına hizmet ettiğini vurguladı.
İsrail hükümetinin arkeolojik alanlar için büyük bütçeler ayırdığını hatırlatan Şaban, bunun güvenlik ya da bilimsel araştırma amaçlı değil, bölgede idari ve yasal kontrol kurma stratejisinin bir parçası olduğunu belirtti. İsrail’in Batı Şeria’da toplam 3 bin 64 “Yahudi miras alanı” bulunduğu iddiası, bu politikanın dayanaklarından biri olarak sunulurken, bu alanların 2 bin 452’sinin tamamen İsrail kontrolündeki C Bölgesi’nde yer alması, uygulamanın siyasi yönünü güçlendiriyor.
Sebastia’nın Arkeolojik Geçmişi ve Jeopolitik Konumu
Filistin Turizm Bakanlığı’na göre Sebastia, bölgedeki en eski yerleşimlerden biri olup tarihinin Tunç Çağı’na (MÖ 3200) uzandığı biliniyor. Nablus ile Cenin arasındaki ana yol üzerinde yer alan belde, stratejik bir geçiş güzergâhına hâkim konumda bulunuyor. Kudüs Uygulamalı Araştırma Enstitüsü’nün (ARIJ) verileri, Sebastia’nın toplam yüzölçümünün yaklaşık 4 bin 777 dönüm olduğunu gösteriyor.
Bölge, Arap, Kenan, Fenike, Roma, Bizans ve İslam dönemlerine ait çok katmanlı bir kültürel mirasa sahip. Bu niteliğiyle Sebastia, yalnızca tarihsel bir arkeolojik alan değil, farklı kültürlerin egemenlik izlerini taşıyan bir politik hafıza mekânı oluşturuyor. İsrail’in söz konusu alanı kontrol altına alma girişimi, yalnızca arkeolojik değerlerin korunmasına yönelik bir müdahale değil; bu tarihsel çokluk üzerinde tekil bir ulusal anlatı inşa etme girişimi olarak da değerlendiriliyor.
Filistin Toplumundan Uluslararası Eylem Çağrısı
El koyma planına karşı çıkılmasının uluslararası bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Şaban, Filistin, Arap dünyası ve uluslararası kuruluşlara geniş kapsamlı eylem çağrısı yaptı. Şaban’a göre, arkeolojik alanların korunması söyleminin siyasal amaçlarla kullanılması yalnızca Filistin toprakları için değil, bilimsel miras yönetimi açısından da küresel bir tehdit oluşturuyor.
Bu bağlamda Sebastia ve Burka örneği, kültürel koruma politikalarının askeri, ekonomik ve hukuki araçlarla birleştiği yeni bir miras-siyaset ilişkisi modelini ortaya koyuyor. Sürecin ilerleyişi, yalnızca Batı Şeria’nın statüsünü değil, kültürel varlıkların politik manipülasyonlara ne ölçüde açık olduğunu da belirleyecek nitelikte.
Qais Omar Darwesh Omar, Esat Fırat aa