Anasayfa / Söyleşi

Feridun Emecen: Fatih, padişahlar arasında çok farklı yere sahip

Prof. Dr. Feridun Emecen: Fatih Sultan Mehmet, diğer Osmanlı sultanları arasında çok farklı bir yere sahip. İmparatorluk kurucusu gibi telakki edebiliriz. Devletin kurucusu Osman Bey, imparatorluğun kurucusu Fatih Sultan Mehmet'tir."

 

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Feridun Emecen, Fatih Sultan Mehmet'in diğer Osmanlı sultanları arasında farklı bir yere sahip olduğunu belirterek, "İmparatorluk kurucusu gibi telakki edebiliriz. Devletin kurucusu Osman Bey, imparatorluğun kurucusu Fatih Sultan Mehmet'tir." dedi.

Prof. Dr. Emecen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fatih Sultan Mehmet'in küçük yaşta tahta geçerek devleti tanıma imkanına sahip olduğunu söyledi.

Fatih'in, entelektüel kişiliğine değinen Emecen, sultanın hem doğulu alimlerden dersler görerek hem de batılı kaynaklardan istifade ederek, kendisini çok iyi yetiştirdiğini kaydetti.

Fatih Sultan Mehmet, diğer Osmanlı sultanları arasında çok farklı yere sahip.

Sultan 2. Mehmet'in tahtan indirildikten sonra kendisini yine iktidara hazır bir sultan gibi yetiştirmek için farklı enstrümanlara başvurduğunu anlatan Emecen, şöyle devam etti:

"Pek çok kitap getirtti. Anlaşıldığı kadarıyla Grekçe'yi biliyor ve konuşuyordu. İtalyanca'ya hakim olduğunu biliyoruz. Okuduğunu biliyoruz ancak konuşabildiğini bilmiyoruz. Sırpça'dan da anlayabildiğini düşünüyorum. Arapça ve Farsça gibi doğu dillerini de zaten biliyor. Bazılarının dediği gibi 13-14 dil bildiğini iddia etmiyorum. Onun sarayına gelen ve birtakım mektuplardan anlıyoruz. Fatih'in, Yunan klasiklerini okuduğunu görüyoruz. Topkapı Sarayı kütüphanesinde de Yunanca, Helence yazmalar olduğunu biliyoruz. Büyük İskender'in tarihini okutuyor. Doğu ve batı kültürlerini kendi bünyesinde meczeden bir şahsiyet var karşımızda. Resme bir ilgisi var. Madalyonları var. İtalyan ressamlar çağırıyor. Bakıldığında biraz 'modern' bir sultan tipi çiziyor bir ölçüde. Fatih Sultan Mehmet, diğer Osmanlı sultanları arasında çok farklı bir yere sahip. İmparatorluk kurucusu gibi telakki edebiliriz. Devletin kurucusu Osman Bey, imparatorluğun kurucusu Fatih Sultan Mehmet'tir."

Sultan Mehmet'in ikinci kez tahta geçtiğinde ise yaşı küçük olmasına karşın olgun bir tavır sergilediğini ifade eden Emecen, bunun, tahtan indirilmesinin akabinde Manisa'da şehzade olarak geçirdiği yıllardan kaynaklandığını dile getirdi.

Emecen, Sultan Mehmet'in Manisa'da birçok hocadan eğitim aldığını, yabancılar da dahil çok kitap okuduğunu aktararak, "Sultanın askeri tekniklerle ilgili kitapları da okuyarak kendini yetiştirdiğini düşünüyoruz. Onu ziyaret eden bazı İtalyan seyyahlar var. Onlardan öğrendiğimize göre, o sırada çok iyi bir hazırlık yaptı. Anlaşıldığı kadarıyla o sıralardaki tek gayesi İstanbul. İstanbul, adeta onun bütün fikri dünyasını kaplamış durumdaydı. Bu büyük muazzam kenti nasıl alabilirim diye yeni birtakım askeri teknikler ve taktikler geliştirmeye başladı. Bunu şuradan anlıyoruz; tahta çıktıktan hemen sonra İstanbul'un fethine yönelik hazırlıklar başlattı. Tahta çıktığı 1451'den hemen iki yıl sonra Osmanlı ordusu İstanbul surlarının önündeydi." diye konuştu.

Rumeli Hisarı'nın inşası başlı başına bir askeri stratejik deha örneğidir.

Sultan 2. Mehmet'in askeri anlamda dehasını gösteren planların, İstanbul'un fethi sırasında ortaya çıktığına işaret eden Emecen, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"O dönemden bunları anlatan kaynak yok ama kuşatmanın mahiyetinden bunu anlıyoruz. Bunlar arasında en önemlisi; İstanbul'un sadece karadan değil, denizden de kuşatılmış olmasıdır. Ayrıca Haliç'in zayıf surlarını zorlamak için donanmanın oraya sokulması gerekiyordu. Bunun planlarını önceden yaptırmış olduğu anlaşılıyor. Rumeli Hisarı'nı inşa ettirmiş olması, bir kere başlı başına bir askeri strateji dehası örneğidir. Bununla İstanbul Boğazı'nın kontrolünü sağlamış oldu. İstanbul'un en zayıf sur kesimi Haliç bölgesinde olduğu için gemilerin Haliç'e indirilmesiyle ilgili planlar yaptı. Bu planları çok önceden yaptı. Rumeli Hisarı'nın inşası sırasında hem koylarda taşımacılık amacıyla kullanılabilecek gemilerin inşası gerçekleştirildi, diğer yandan da yollar düzeltilerek gemilerin Haliç'e indirilebileceği bir düzene geçilmiş oldu. Gemilerin Haliç'e indirilmesi bir günde olabilecek bir şey değil, uzun hazırlıklar sonrasında yapılan bir işlemdir. Gemiler koylarda hazırlanıp kademe kademe Okmeydanı'na doğru çekildi. Bizanslılar bundan haberdar olamayınca gemileri bir gecede yaptığını yazdı kaynaklar. "

Emecen, bir başka önemli hususun ateşli silahların kullanılması konusu olduğunu kaydetti.

İstanbul'un fethine kadar top ateşinin etkili şekilde kale surlarını yıkma durumunun çok az örneğinin olduğuna dikkati çeken Emecen, "İstanbul'un fethi sırasında büyük muazzam top ve diğer toplar, bir kaleye etkili atış yapabilecek düzen içerisinde kullanıldı. Bu da dünya askeri tarihi açısından çok önemli bir gelişmedir." dedi.

Emecen, bir başka önemli askeri gelişmenin ise Osmanlıların daha önce de uyguladıkları ama fetihte daha etkili şekilde kullanılan lağım kazma, yani yer altından tüneller kazarak surların altına kadar ilerleyerek oraya barut doldurup patlatarak surları yıkma yöntemi olduğunu anlattı.

Bu tekniğin, başarılı bir şekilde İstanbul'un surlarını yıkmak için kullanıldığını belirten Emecen, en son hücum öncesi bir lağım patlatılarak, bugün Topkapı'da geçit olan ve Millet Caddesi'ne giden bölgedeki kule ve surların yıkılışının bu şekilde olduğunu dile getirdi.

Emecen, ayrıca ilk defa kullanılan çeşitli kuşatma aletleri olduğunu ve bunların bazılarının çizimlerine ulaşılabildiğini aktardı.

Sultan Mehmet'in yeni teknoloji Avrupa'ya örnek oldu

Prof. Dr. Emecen, Fatih Sultan Mehmet'in o dönem için en son gelişmiş silahları kullandığını, aynı zamanda bu silahları geliştirdiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Askeri tarihte şöyle bir sınıflandırma yaparlar; bir silahların bulunuşu, bunları en iyi şekilde kullanma metotlarını kendine mal etme ve bir de hiçbir katkı yapmadan doğrudan doğruya alıp kullanmak. Dünya tarihçileri, Osmanlı'yı son aşamadaki taklitçi gibi ifade ederler. Halbuki Fatih'ten itibaren Osmanlı askeri teşkilat tarihi içerisine baktığımız zaman Osmanlıların bu ilk iki aşamada önemli rol oynadıklarını görüyoruz. Tam tersi; bu girişilen yeni teknolojinin Avrupa'ya örnek olduğu görülüyor.

FatihH'in Yeniçeri sistemini yeniden düzenlemesi savaşların kaderini değiştirdi

Sultan Mehmet'in yaptığı bir başka önemli değişiklik Yeniçeri sistemini yeniden düzenlemesi ve kendisine bağlı bir kul sistemi oluşturmasıdır, doğrudan doğruya bir Hassa Ordusu, daimi ordu şeklindeki düzenli ordu teşkil etmesidir. Bunların sayılarını 10 bin civarına getirdi Fatih. Bu muazzam bir güçtür. Çünkü bunlar profesyonel askerdir. O dönemde Avrupa'da böyle profesyonel asker istihdamı söz konusu değil. Büyük bir grubun şimdiki zaman gibi devlet hizmetinde muvazzaf olarak görev yapmasıdır. Yeniçeri grupları profesyonel askerler olarak savaşların kaderinde çok önemli değişikliklere yol açtı."

Fatih'in, Yeniçeri gruplarını ateşli silahlarla, yani tüfekle teçhizatlandırdığını bildiren Emecen, yaya askerlerinin tüfekle donatılmasının da o dönem için ilk defa olduğunu aktardı.

Bunun Osmanlıların askeri tarihe katkılarından olduğunu vurgulayan Emecen, "Bundan 100-150 yıl kadar sonra, büyük bir askeri devrim kavramı içerisinde hafif ateşli silahları kullanan ve piyadelere dayalı taktikler sayesinde Avrupa'nın, büyük gelişme kaydettiğini ileri sürerler. Halbuki aynı tip sistemi Osmanlılar onlardan çok uzun zaman önce ikame etmiş ve kullanmıştı. Modern Avrupa tarihi bütün dünyaya hakim bir durum arz ettiği için Avrupalılar genelde her şeyi kendilerine mal ettiler. Genellikle bugün yapılan çalışmalar durumun hiç de böyle olmadığını ve karşılıklı etkileşimin bulunduğunu gösterdi. Bunun en güzel örneği baruttur. Çin'de çıktı, Moğollar ve Osmanlılar bunu ateşli silahlarda kullandılar. En son Avrupa'ya geçti." değerlendirmesinde bulundu.

Fatih ikinci Roma'yı aldıktan sonra 1. Roma'yı hedef gösterdi.

Emecen, Fatih Sultan Mehmet'in siyasi anlamda Osmanlı devletinin imparatorluk sürecine geçişini temin edecek birtakım hedefleri oluşturduğunu kaydetti.

Fatih'in, İstanbul'u alıp Bizans'ı ortadan kaldırdığını, ayrıca Bizans'ın hakim olduğu topraklar üzerinde de hak iddia ettiğini dile getiren Emecen, "Fatih, bu şekilde kendisini Bizans'ın varisi bir imparator gibi telakki etmeye başladı. Osmanlı kaynakları, Fatih için 'Kayser-i Rum İmparatoru', yani 'Roma İmparatoru' tabirini kullanır. Fatih ikinci Roma'yı, yani Bizans'ı aldıktan sonra 1. Roma'yı hedef olarak gösterdi. Bu hedef; Roma'nın hakim olduğu bütün topraklara hakim olmak. Roma İmparatorluğu'nun hakim olduğu sahaya hakim olmak, dünya imparatorluğu anlamına geliyordu. Bu zihniyeti ve cihanşümul bir imparatorluk fikrini aşılayan ve bunu hedef olarak belirleyip haleflerine yol gösteren bir sultandır. Onun izinden Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman yürüdü. Her ikisinin de faaliyetlerine baktığınızda arka planda Fatih'in hedeflerini görürüz." diyerek konuşmasını tamamladı.

Mücahit Türetken- AA