Fahri Işık: Batı Paradigmalarını Tersine Çeviren Bilim İnsanı
Türkiye’de klasik arkeoloji disiplininin bilimsel yönelişine damga vuran, Anadolu merkezli uygarlık anlayışını uluslararası literatüre taşıyan Prof. Dr. Fahri Işık, arkeoloji alanında 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü. Akademik kariyerinde Patara başta olmak üzere Likya ve Anadolu tarihine ilişkin paradigmaları değiştiren Işık, Batı-merkezci uygarlık kuramlarını veri temelli sorgulayarak Türk arkeolojisinin özgüvenli ve bağımsız duruşuna öncülük etti.
Anadolu’dan Dünyaya Uzanan Bir Akademik Yolculuk
Malatya'nın Yeşilyurt ilçesine bağlı Kileyik köyünde 1944 yılında dünyaya gelen Prof. Dr. Fahri Işık, Türkiye arkeolojisinin küresel ölçekte tanınan bilim insanlarından biridir. Ankara Üniversitesi’nde başladığı arkeoloji eğitimini, Almanya'nın Bonn Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü’nde doktora derecesiyle taçlandıran Işık, uluslararası bilimsel yöntem ve kuramsal yaklaşımları yerelleştirerek Türkiye’nin akademik birikimine kazandırdı.
1983 yılında profesör unvanı alan Işık, Atatürk ve Akdeniz üniversitelerinde arkeoloji bölümlerini kurarak Türkiye’de klasik arkeolojinin kurumsal altyapısına önemli katkılar sundu. Bununla birlikte Likya Uygarlıkları ve Göller Yöresi Uygarlıkları Araştırma Merkezleri'nin kuruluşuna öncülük ederek bölgesel araştırma kültürünün yerleşmesinde temel rol üstlendi.
Patara Kazılarında Yeni Bir Bilimsel Perspektif
1988’de Patara Antik Kenti'nde kazı başkanlığı görevini üstlenen Işık, kısıtlı imkânlara rağmen yürüttüğü uzun soluklu araştırmalarla kentin mimari, epigrafik ve kültürel katmanlarını gün yüzüne çıkardı. Patara kazıları yalnızca bir kazı çalışması olarak değil, Anadolu uygarlıklarının kronolojisini ve kültürel sürekliliğini yeniden değerlendiren bilimsel bir dönüşüm alanı olarak önem kazandı.
Işık’ın disiplinlerarası yaklaşımı, Türkiye’de kazı süreçlerinde metodolojik standartların yükselmesine ve yerli araştırmacıların arkeolojik verileri yorumlama becerilerinin güçlenmesine katkı sundu. Bugün Türkiye’nin farklı bölgelerinde kazı başkanlığı yapan çok sayıda bilim insanının yetişmesinde de Işık’ın etkisi belirginleşmektedir.
Batı-Merkezci Tarih Anlayışına Eleştirel Bir Yaklaşım
Prof. Dr. Işık’ın bilimsel önemi, yalnızca saha kazılarıyla sınırlı değildir. O, Batı dünyasında yaygın olan “uygarlığın kökeni Hellen dünyasına dayanır” tezine karşı, Anadolu'nun tarih öncesinden itibaren özgün ve birincil bir uygarlık merkezi olduğunu bilimsel verilerle ortaya koymuştur.
Frig, Likya ve İyon kültürleri üzerine yaptığı karşılaştırmalı analizler, bu kültürlerin Yunan kökenli olmadığı; aksine Anadolu’nun yerli topluluklarından beslendiği savını güçlendirmiştir. Işık’a göre Anadolu, Neolitik dönemden itibaren Çatalhöyük, Beycesultan, Troya, Hattuşa ve diğer merkezlerde şekillenen kesintisiz bir uygarlık çizgisine sahiptir.
Arkeoloji Disiplininde Ulusal Özgüven ve Bilimsel Bağımsızlık
Prof. Dr. Işık, Türkiye arkeolojisinin geçmişte Batı akademyasının referans sistemiyle hareket etmek zorunda kaldığını; ancak günümüzde Türk araştırmacıların bilimsel özgüvene sahip olarak veri üretme kapasitesini güçlendirdiklerini vurgulamaktadır. Ona göre “kendi toprağının kültürüne sahip çıkmak”, yalnızca bilimsel değil aynı zamanda kültürel bir sorumluluktur.
Işık’ın Patara ve Likya araştırmaları, Anadolu'nun tarihsel sürekliliğinin bilimsel parametrelerle yeniden değerlendirilmesine öncülük etmiş, arkeolojik bulguların mitolojik anlatılara üstünlüğünü ortaya koymuştur. Bu yaklaşım, Batı dünyasında son yıllarda kabul gören “mitoslardan değil, arkeolojik bulgulardan tarih yazılır” görüşüyle örtüşmektedir.
Bir Bilim Adamının Tavrı: Sorumluluk, Disiplin ve Ülkeye Adanmışlık
Ömrünü bilimsel araştırmalara adayan Işık, halen Patara’da çalışmalarını sürdürmekte, günde 15 saate varan yoğun tempoyla yeni yayınlar hazırlamaktadır. Ödüle ilişkin yaptığı değerlendirmede, çalışmasının temel motivasyonunun hiçbir zaman kişisel başarı olmadığını; bilimsel gerçeklere sadakatle hizmet etme ve ülkesine borcunu ödeme bilinci olduğunu ifade etmiştir:
“Bu ödül, Anadolu gerçekliğinin bilimsel zeminde kabul görmesi ve genç bilimcilerde karşılığını bulmasıdır. Ulaştığım sonuçların bir kültür politikasına dönüşmesi ve uluslararası düzeyde tartışılması gerektiğine inanıyorum.”
Sonuç: Türk Arkeolojisinin Küresel Yolculuğunda Bir Dönüm Noktası
Prof. Dr. Fahri Işık'ın 2025 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülmesi, yalnızca bireysel bir onur değil; aynı zamanda Türkiye arkeolojisinin bilimsel bağımsızlık ve özgüven yolculuğunun da sembolü niteliğindedir.
Işık’ın Anadolu merkezli uygarlık tezleri, yerli araştırmacılara yön veren bir düşünce mirası yaratmış, uluslararası literatürde tartışma alanı açmış ve Türkiye’nin arkeolojik birikimini küresel bilim dünyasında görünür kılmıştır.