Cinci Hanı’nda Kahve Kültürü Yolculuğu: Türkiye Kahve Müzesi İlgi Odağı
Anadolu’nun beş asırlık kahve geleneğini yaşatmak amacıyla Karabük’ün Safranbolu ilçesinde kurulan Türkiye Kahve Müzesi, 2025 yılının ilk sekiz ayında 100 bini aşkın ziyaretçiyi ağırladı. Cinci Hanı’nın tarihi atmosferinde kahvenin serüvenini aktaran müze, Osmanlı’dan günümüze uzanan kahve kültürünü zengin koleksiyonlar, nadide objeler ve farklı yöresel kahve çeşitleriyle tanıtıyor.
Safranbolu’da Kahve Kültürünün Hafızası
Anadolu’da yaklaşık 500 yıllık geçmişe sahip kahve kültürünü korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla altı yıl önce Semih Yıldırım tarafından kurulan Türkiye Kahve Müzesi, bugün hem ulusal hem de uluslararası düzeyde dikkat çekiyor. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Safranbolu’nun tarihi Cinci Hanı’nda hizmet veren müze, kahvenin yalnızca bir içecek değil, aynı zamanda toplumsal belleğin ve gündelik hayat pratiklerinin önemli bir parçası olduğunu gözler önüne seriyor.
Müzede cezve, fincan, el değirmeni, kavurma tavaları, terazi ve tahta kaşık gibi kahve yapımına dair araç-gereçlerin yanı sıra, Sultan II. Abdülhamid’in kullandığı fincan, Sütçü İmam’ın cezvesi ve Atatürk’ün son kahvesini içtiği fincanın replikası da sergileniyor. Ziyaretçiler, bu zengin koleksiyonun yanı sıra Anadolu’nun farklı yörelerinden hazırlanan kahveleri tadarak kültürel bir yolculuğa çıkıyor.
Artan İlgi ve Genişleyen Koleksiyon
Safranbolu Kahve Müzesi Kurucusu Semih Yıldırım, Türk kahvesine olan ilginin son yıllarda ciddi biçimde arttığını belirtiyor. Yıldırım’a göre, müzeyi 2025’in ilk sekiz ayında 100 binden fazla kişinin ziyaret etmesi, bu ilgiyi somut biçimde ortaya koyuyor. Ayrıca, müzenin Cinci Hanı’ndaki yeni alanına taşınmasıyla birlikte koleksiyon da genişletilmiş durumda.
Yıldırım’ın Atilla Narin ile birlikte kaleme aldığı “Türk Kahvesi Atlası” kitabının İngilizce baskısının dünyanın farklı ülkelerinde satışa sunulması, Türk kahvesinin global bir kültürel marka haline geldiğinin göstergesi. Türkiye’de kahve tüketimindeki artış da bu eğilimi destekliyor: Kişi başına yıllık kahve tüketimi son on yılda 50 gramdan 1,5 kilograma yükselmiş durumda.
Müze aynı zamanda kadın girişimciliğini teşvik eden bir işlev üstleniyor. El yapımı fincanlar ve kahve sunum ekipmanları üzerine oluşan yeni sektör, kadınlara gelir kaynağı sağlarken, kahve kültürünü de zenginleştiriyor. Bu bağlamda Türk kahvesi yalnızca kültürel bir miras değil, aynı zamanda yeni ekonomik alanlar açan dinamik bir unsur olarak öne çıkıyor.
Yıldırım, ayrıca Anadolu’nun unutulmaya yüz tutmuş kahve çeşitlerini gün yüzüne çıkarmaya önem verdiklerini vurguluyor. “Hilve”, “Mihrimah Sultan” ve “Tatar kahvesi” gibi yöresel kahve türleri, ziyaretçilere sunulan 20’nin üzerindeki farklı çeşit arasında yer alıyor. Bu yaklaşım, kahve kültürünün sadece korunmasını değil, aynı zamanda yeniden canlandırılmasını sağlıyor.
Sonuç
Türkiye Kahve Müzesi, geçmişin izlerini taşıyan objeler ve anlatılarla ziyaretçilere tarihsel bir deneyim sunarken, Türk kahvesini yaşayan bir miras olarak geleceğe aktarıyor. Safranbolu’da kurulan bu müze, yalnızca yerli ve yabancı turistler için cazibe merkezi olmakla kalmıyor, aynı zamanda akademik dünyada da kahve kültürünün sosyo-kültürel ve ekonomik boyutlarının araştırılması için önemli bir kaynak oluşturuyor.
AA Orhan Kuzu