Anasayfa / Arkeoloji / Afrika

Cezayirli arkeologlardan Fransızlara arkeolojik isyan

Cezayirli arkeologlar, "Fransızlar, sömürgeciliği meşrulaştırmak için arkeolojik verileri tahrif ettiler. Sadece Roma kalıntılarını belgelediler, yöresel kalıntıları ya Romalılaştırdılarya da 'Arap kalıntıları' diye geçiştirdiler" açıklamasında bulundular.

 

 Tüm sömürgeci devletlerin tek bir amacı vardı; sömürülen ülkelerin kimliklerini silmek ve medeniyetlerini hayvan seviyesine indirmek. Fransa bu ideolojiye karşı değildi. Dahası, bu insanlık dışı ideolojiyi kutlayan ve hatta sahada uygulayan ülkelerden biriydi.

Cezayir'i 1830'da sömürgeleştiren Fransa, Cezayir halkını, “bir diktatörlük olan Osmanlı otoritesinden kurtarmak” amacıyla işgal ettiği sahte söylemini dillendiriyordu. Fransızlar, Cezayir'e yerleşip, yönetimlerini ve ordusunu kurduğunda, Cezayir topraklarına ilişkin yeni bir tarihsel yaklaşım başlattı.

Fransa kendisini Roma imparatorluğunun meşru kızı olarak görüyordu. Bu nedenle Cezayir'e girmek ve sömürgeleştirmek sadece atalarının mirasını kurtarmaktı.

Fransa Cezayir arkeolojik araştırmalarında kalıntıları belgelerken, inançlarının geçerliliğini doğrulamak için sadece Roma kalıntılarını belgelemeye veya Numidyan veya Pön (Kartaca, pünik) gibi tüm yerli kalıntıları da Roma kalıntısı gibi göstermeye başladı.

Örneklerden biri, Mareşal Rondon tarafından Cezayir'deki tüm Roma kalıntılarını incelemek ve tüm uluslararası toplulukları Fransa'nın Cezayir'i işgal etme hakkına ikna etmek için Roma kalıntılarının baskınlığını göstermek için coğrafi haritalar yapmakla görevlendirilen Kont Christian De Vigneral tarafından 1867'de yayınlanan "Cezayir’deki Roma kalıntıları” (les Ruines Romaines de l'Algérie" kitabıdır. Kitapta hiçbir yerel arkeolojik kalıntıya yer verilmemiştir.

Aynı şekilde, herhangi bir araştırmacı Stephane Gsell'in A.A.A. veya “Cezayir Arkeoloji Atlası” (Atlas Archeologique d'Algerie) kitabını açıp herhangi bir sayfasına göz attığında, görebileceği ve herhangi bir sayfada tekrar eden tek ifade “R.R.”dir. Yani “Roma Harabesi”dir.

“R.N.” yani yerel “Numid Harabesi” için neredeyse tek bir satır yoktur.

Bir araştırmacı ya da herhangi bir arkeolojisever bu ifadeleri gördüğünde aklına tek bir soru gelir;

Roma medeniyeti oradayken Cezayir boş muydu? Romalılar ıssız bir ülkeye mi gelip yerleştiler?

Yerliler neredeydi?

Sömürgeciliğin 100. yılı bağlamında 1930 yılında yayımlanan "Tarih ve Cezayir Tarihi: 1830-1930" adlı yayınla, Akdeniz'in güneyinde yaşayanların yönetme kabiliyetine sahip olmadıkları, bir medeniyet veya krallık yaratamayacakları belirtilerek sömürgeci “doğal engellilik” teorisini ürettiler.


CEZAYİR, AKDENİZ TARİHİNİN BİR PARÇASI
 

Cezayir tarihi, eski Mağrip ve Akdeniz'in daha geniş tarihinin bir parçasıdır.

Cezayirli arkeologların Setif şehrinde "Ain El Hanech" arkeolojik alanında keşfettikleri “humanoides” insanımsıların varlığı iki milyon yıldan daha eski bir zamana kadar uzanmaktadır. Sirta (Cirta, Konstantin) şehri Nümidyen kalıntılarıyla bir milenyum şehridir.

Cezayir'i ziyaret ettiğinizde sadece Roma kalıntılarını değil, M.Ö. 5. yüzyılda inşa edilen İmadghassen'in Nümidyen anıt mezarı gibi yerel kalıntıları da göreceksiniz.

Megalitik mezarlar ve numid mezarlıkları gibi daha birçok örnek daha sıralanabilir.

Bilimsel vicdandan yoksun Fransa, kırsal kalıntıları bile herhangi bir Roma kalıntısı olarak sınıflandırdı. Ortaçağ kalıntıları, üzerlerinde çalışma yapılmadan bir kenara bırakıldılar, "Arap kalıntıları" olarak geçiştirildiler. Fransız sömürgecileri arkeolojik araştırmaları, Cezayir'i işgal ettikleri ilk andan itibaren, yerel halkın her zaman yabancıların gölgesi altında yaşaması gerektiğine dair bazı yanlış fikirleri yaymak amacıyla kullandılar. Bu strateji çerçevesinde, Romalıların Cezayir'deki başarılarına odaklandılar. Yerel Numidya uygarlığına ait arkeolojik araştırmaları tamamen görmezden geldiler. Terim seçimleri bile masum değildi. Eski zamanlarda mezarlara yerleştirilen "taş mezar başları"nı ve "taş masaları" ifade etmek için "menhir" ve "dolmen" latince terimlerini kullandılar. Fransız araştırmacı J Déchelette, 1908'de tamamladığı “Tarih Öncesi Arkeoloji” (Archéologie préhistorique) adlı kitabında açıkça, menhir ve dolmen terimlerine güvenerek "Bu bana Fransa'ya daha fazla aidiyet veriyor" diye yazdı.

Doğal engellilik teorisi nedir?

Fransızlar, Cezayir'i işgallerinin yüzüncü yılında yayınlanan "Tarih ve Cezayir Tarihçileri (Histoire et Historiens de l'Algérie 1830-1930)" adlı kitapta; “doğal engellilik” (natural disability) adlı yeni bir teori ürettiler.

Teoriye göre; Akdeniz'in güneyinde yaşayanlar kendi kendilerini yönetemezler. Kendi hükümetlerini kuramazlar. Çünkü yönetme kabiliyetine sahip değiller. Bu nedenle, bir medeniyet veya krallık yaratamadılar. Bu nedenle Fransa’nın Cezayir'i sömürgeleştirmesi doğaldır. Fransız hükümeti Cezayir kimliğini ve kültürünü silmek için elinden geleni yaptı. 132 yıllık işgal sürecince Cezayir'in yerel medeniyetlerine dair her şeyi silmeye çalıştı, Şimdi de sömürgecilik döneminde Cezayir halkına karşı işlediği soykırımları ve zorunlu sürgünleri inkar etmeye çalışıyor. Cezayirli arkeologlar yerel kalıntılara gerçek kimliklerini ve değerlerini kazandırmak için yoğun çalışmalarını sürdürüyorlar.

SAFİYA ŞERİF / ARKEOLOG