Burdur Gölü Eylem Planı: Kuraklıkla Mücadelede Yeni Adım
İklim değişikliği, artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar nedeniyle kritik bir eşiğe gelen Burdur Gölü için hazırlanan kapsamlı eylem planı açıklandı. Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda yürütülecek plan, ekosistem temelli su yönetimi, verimli tarımsal sulama ve doğal kaynakların korunmasını odağına alarak göl havzasına yıllık 50 milyon metreküp su kazandırmayı ve biyolojik çeşitliliği güvence altına almayı hedefliyor.
İklim Değişikliği ve Göller Üzerindeki Baskı
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Burdur Gölü kıyısında yaptığı açıklamada, iklim değişikliğinin Türkiye’deki göller üzerinde yarattığı baskının artık geri dönülmesi zor sonuçlar doğurduğunu vurguladı. Son 25 yılda ortalama sıcaklıkların normal değerlerin üzerinde seyretmesi, yağış rejimindeki düzensizliklerle birleşerek göl ekosistemlerini kırılgan hale getirdi. Bu çerçevede Ulusal Su Kurulu’nda alınan karar doğrultusunda, başta Burdur olmak üzere dokuz göl için eylem planları hazırlandı. Daha önce Eğirdir Gölü için açıklanan planın ardından Burdur Gölü, ekolojik statüsü ve yaşadığı hızlı su kaybı nedeniyle öncelikli alanlardan biri olarak ele alındı.
Burdur Gölü’nün Ekolojik ve Hidrolojik Önemi
Burdur Gölü, uluslararası Ramsar Sözleşmesi kapsamında korunan bir sulak alan olmasının yanı sıra ulusal ölçekte birinci derece doğal sit alanı niteliği taşıyor. Nesli tehlike altında olan birçok kuş türüne ev sahipliği yapan göl, aynı zamanda Türkiye’nin yedinci büyük gölü konumunda. Ancak kapalı havza yapısı nedeniyle dışa akışı bulunmayan göl, yoğun buharlaşma baskısıyla karşı karşıya. Uzun yıllar yağış ortalaması 484 milimetre olan havzada, son on yılın sekizinde bu değerin altına düşüldü; 2024’ün ilk on bir ayında ise yağış miktarı 304 milimetrede kaldı. Ortalama sıcaklıklar da 1980–2000 döneminde 12,4 °C iken günümüzde 14,2 °C’ye yükseldi. Bu değişimler, gölün 1970’te 857 metre olan su seviyesinin günümüzde 836 metreye gerilemesine yol açtı.
Su Kaybının Boyutları ve Kritik Eşik
Yapılan ölçümler, Burdur Gölü’nün yüzey alanının yarıdan fazla küçüldüğünü ve gölün yıllık ortalama 179 milyon metreküp su kaybettiğini ortaya koyuyor. Bu kaybın yaklaşık yüzde 78’i buharlaşmadan kaynaklanıyor. Buna karşılık, yağışlar ve mevcut depolamalarla göle giren su miktarı yıllık 112 milyon metreküpte kalıyor. Aradaki fark, gölü ekolojik açıdan kritik bir eşiğe taşıyor. Bakan Yumaklı, hazırlanan eylem planının temel amacının bu dengesizliği azaltmak ve su bütçesini yeniden dengelemek olduğunu ifade etti.
5 Yıllık Eylem Planı ve Yatırım Çerçevesi
Burdur Gölü Eylem Planı, beş yıl içinde yaklaşık 6 milyar liralık bir yatırım öngörüyor. Bu yatırımla havzaya yıllık 50 milyon metreküp ilave su kazandırılması hedefleniyor. Plan, 35 alt tedbiri kapsayan üç ana başlık altında yapılandırıldı. İlk başlık olan “ekosistem temelli entegre su yönetimi”, tarımsal su kullanımının düzenlenmesi, alternatif su kaynaklarının geliştirilmesi, su kullanımlarının izlenmesi ve su kalitesinin iyileştirilmesini içeriyor. İkinci başlık, “suyun etkin ve verimli kullanılması” kapsamında sulama tesislerinin yenilenmesi, su verimliliği projeleri ile eğitim ve farkındalık çalışmalarını kapsıyor. Üçüncü başlık ise doğal kaynakların korunmasına odaklanarak, doğa temelli çözümlerle halk sağlığını olumsuz etkileyen toz taşınımının azaltılmasını amaçlıyor.
Su Kanunu ve Tarımsal Dönüşüm
Eylem planının önemli bir tamamlayıcısı olarak Su Kanunu çalışmaları da gündemde yer alıyor. Bakan Yumaklı, Türkiye genelinde vahşi sulamanın sona erdirilmesini ve modern, basınçlı sulama sistemlerinin zorunlu hale getirilmesini hedefleyen yasal düzenlemede sona yaklaşıldığını açıkladı. Tarımsal sulamanın toplam su kullanımının yaklaşık yüzde 77–80’ini oluşturduğu dikkate alındığında, bu düzenlemelerin stratejik önemi artıyor. Bakanlık, Ziraat Bankası ve çeşitli destek programları aracılığıyla çiftçilere hibe ve teşvikler sunarak bu dönüşümü hızlandırmayı amaçlıyor. Yumaklı, Burdur Gölü özelinde atılan bu adımın yalnızca bir gölü değil, bütün bir ekosistemi, tarımsal üretim kapasitesini ve gelecek kuşakların su güvenliğini korumaya yönelik olduğunu vurguladı.