Anasayfa / Etkinlikler

Beyrut Limanı Sergisi, Kentin Çok Katmanlı Tarihini Yeniden Anlatıyor

Beyrut’un Osmanlı döneminde şekillenen liman kimliğini geçmişten günümüze ayrıntılı biçimde ele alan “Beyrut Limanı” sergisi, 2020 patlamasının ardından kentin yaşadığı dönüşümü tarihi belgeler, haritalar ve görsel anlatımlarla bütünlüklü bir çerçevede sunuyor. Sergi, limanın yeniden inşasının yalnız teknik değil, siyasi, ekonomik ve toplumsal boyutları olan bir süreç olduğuna dikkat çekiyor.

 

Limanın Kent Kimliğini Şekillendiren Çok Katmanlı Süreç
Lübnan’ın başkenti Beyrut, 2020’de yaşanan yıkıcı patlamanın ardından sosyal, ekonomik ve mekânsal olarak büyük bir dönüşüm sürecine girdi. Bu dönemin hem sembolik hem de yapısal merkezi olan Beyrut Limanı, kentin tarihsel gelişimiyle iç içe geçmiş bir kimlik taşıyor. Bu tarihsel ilişkiyi görünür kılmayı amaçlayan “Beyrut Limanı” sergisi, 5 Kasım’da ziyaretçilerine kapılarını açtı ve Şubat 2026’ya kadar devam edecek kapsamlı bir kültürel program sunuyor. Haritalar, arşiv belgeleri, 3 boyutlu gösterimler ve görsel belgeler aracılığıyla sergi, limanın Fenike ve Roma dönemlerinden başlayan, ancak Osmanlı döneminde modern nitelik kazanan uzun tarihsel hikâyesini yeniden ele alıyor.

Bir Akdeniz limanı olarak Beyrut, yüzyıllar boyunca Doğu ile Batı arasındaki ticaret ağlarının önemli duraklarından biri oldu. Ancak Osmanlı döneminde limanın modernleştirilmesi, demir yolu ağlarının Şam ve çevre kentlere uzatılması, kenti bölgesel ticaretin güvenilir kapısı haline getirdi. Sergi bu dönüşümü, kentin uluslararası ekonomik sistemle kurduğu yeni ilişkiler bağlamında aktarıyor.

2020 Patlaması: Bir Kırılma Noktasının Bellekteki Yeri
Serginin önemli temalarından biri, 4 Ağustos 2020’de yaşanan büyük patlamanın kentte bıraktığı derin izleri ele almak. Patlama, yalnızca limanı fiziksel olarak tahrip etmekle kalmadı; Beyrut’un sosyoekonomik dokusunu da sarsarak limanın geleceğine dair kapsamlı tartışmaların fitilini ateşledi. Sergide, patlamaya ilişkin belgeler, fotoğraflar ve veri görselleştirmeleri aracılığıyla yaşanan yıkımın boyutu anlatılıyor. Küratörler, limanın yeniden inşasının teknik bir süreç olmanın ötesinde, ülkenin siyasi dengeleri, ekonomik kırılganlıkları ve toplumsal beklentileriyle doğrudan ilişkili bir konu olduğunu vurguluyor.

Osmanlı Dönemi ve Modern Beyrut’un Temelleri
Sergi küratörlerinden akademisyen Hale Yunus, Beyrut’un modern kimliğinin Osmanlı döneminde belirginleştiğini ifade ediyor. Yunus’a göre kentin gelişiminde en kritik dönüm noktalarından biri, 1832’de Vali İbrahim Paşa’nın limanın yanına karantina merkezi inşa etme kararı. Bu karar, Avrupa’dan gelen gemilerin sağlık kontrolleri nedeniyle zorunlu olarak Beyrut Limanı’ndan geçmesini sağlayarak kenti Doğu Akdeniz’in ticari merkezlerinden biri haline getirdi. 1948’de Hayfa Limanı’nın kapanmasıyla Beyrut’un bölgesel öneminin daha da arttığını belirten Yunus, 2020 patlamasının bu tarihsel süreklilikte ciddi bir kesinti yarattığını vurguluyor.
Yunus’un değerlendirmelerine göre sergi, yalnızca geçmişi aktarmayı değil, limanın geleceğine dair kamusal bir tartışma alanı oluşturmayı hedefliyor. Çünkü limanın yeniden inşası, teknik bir altyapı projesi olmanın ötesinde, kentin kimliğiyle ve ülkenin siyasi-ekonomik yönelimleriyle doğrudan bağlantılı.

Kent Belleğinin Mekânsal İzleri
Mimar Muna Hallak ise serginin amacının Beyrut’un tarihsel katmanlarını günümüz kent sakinlerine aktarmak olduğunu belirtiyor. Hallak’a göre Osmanlı öncesi dönem, kentin bugün yaşayan toplumsal hafızasında nispeten silik, “arkeolojik geçmiş” olarak algılanırken; modern Beyrut’un mimari ve sosyal yapısı büyük ölçüde Osmanlı döneminde şekillenmeye başlamış durumda. Bugün hâlâ ayakta olan Büyük Hükümet Sarayı, İçişleri Bakanlığı binası ve Hamidiye Saat Kulesi gibi yapılar, bu dönemin kent dokusundaki varlığını koruyan örnekleri oluşturuyor. Sergi, bu mirası hem tarihsel hem de çağdaş perspektiften değerlendiren bütüncül bir çerçeve sunuyor.