Anasayfa / Aktüel

Belem Deklarasyonu Yolda: COP30 İklim Krizine Yeni Çerçeve Getirecek

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 30. Taraflar Konferansı (COP30), Amazonlar’ın kalbi Belem’de başlıyor. Paris Anlaşması’nın 10. yılına denk gelen zirvede, ülkelerin yeni iklim taahhütleri, yapay zekanın çevre politikalarına etkileri, fosil yakıt lobisinin rolü ve finansal dönüşüm konuları masaya yatırılacak. Uzmanlara göre bu zirve, küresel iklim eyleminde yeni bir yol haritası belirleyecek.

 

Amazonların Kalbinde Bir Dönüm Noktası
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 30. Taraflar Konferansı (COP30), 7-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın Belem kentinde başlıyor. “Amazon COP’u” olarak da adlandırılan zirve, yalnızca iklim politikaları açısından değil, biyoçeşitlilik, yerli halkların korunması ve sürdürülebilir kalkınma konularında da kritik bir buluşma olarak görülüyor.

Belem’in seçilmesi, dünyanın en büyük tropikal yağmur ormanları olan Amazonlar’ın korunmasına yönelik küresel farkındalığı artırmayı amaçlıyor. Zirvede ormansızlaşmanın iklim üzerindeki etkileri, karbon yutak alanlarının korunması ve doğa temelli çözümler gibi başlıklar öncelikli olarak ele alınacak.

Konferans, Paris Anlaşması’nın 10. yılında gerçekleşiyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, zirve öncesinde yaptığı konuşmada, “1,5 derece hedefi başarısızlığa doğru gidiyor” diyerek küresel topluma sert bir uyarıda bulundu.

Ulusal Katkı Beyanları (NDC 3.0) Zirvenin Odak Noktasında
COP30’un en önemli gündem maddelerinden biri, ülkelerin Ulusal Katkı Beyanları (NDC) olacak. 2015’teki COP21’de kabul edilen Paris Anlaşması uyarınca, taraf ülkeler her beş yılda bir emisyon azaltımı ve uyum planlarını güncellemekle yükümlü.

Ancak zirve öncesi tablo endişe verici: Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) “Climate Watch Data” platformuna göre yalnızca 74 ülke yeni NDC raporlarını BM’ye sundu, 123 ülke henüz raporlarını paylaşmadı.
Bu durum, küresel iklim politikalarının koordinasyonundaki kırılganlığı gösteriyor.

Zirvede, “NDC 3.0” olarak adlandırılan yeni beyanların hazırlanması sürecinin hızlanması ve 2030 hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi bekleniyor. Bu raporlar, Paris Anlaşması hedeflerinin uygulanabilirliği açısından küresel durum değerlendirmesi (GST) için temel veri kaynağını oluşturacak.

Yapay Zeka, Tarım ve Teknoloji: İklim Eyleminin Yeni Yüzü
COP30’un tematik oturumları, iklim eylemini bilim, teknoloji ve sosyal politikalarla ilişkilendiren çok boyutlu bir yapıya sahip.

10-11 Kasım tarihlerinde düzenlenecek etkinliklerde yapay zeka, biyoekonomi, döngüsel ekonomi, su yönetimi, atık politikaları ve altyapı dayanıklılığı gibi konular öne çıkacak.

Özellikle tarımda yapay zekanın kullanımı zirvenin dikkat çeken başlıklarından biri. Geliştirilen sistemlerin çiftçilere hava durumu tahminleri ve verimlilik analizleri sunarak tarımsal üretimi iklim risklerine karşı daha dayanıklı hale getirmesi bekleniyor.

12-13 Kasım’da sağlık, eğitim, kültür ve insan hakları temaları ele alınacak; 14-15 Kasım’da ise enerji, sanayi, ticaret ve karbon piyasaları odağa alınarak sistematik dönüşüm tartışılacak. Son oturumlarda ise ormanlar, yerli topluluklar, gençler ve kadınların iklim politikalarındaki rolü gündeme taşınacak.

Paris Anlaşması’nın 10. Yılı: Başarılar, Eksikler ve Gelecek
Paris Anlaşması’nın 10. yılı, COP30’a güçlü bir tarihsel çerçeve kazandırıyor. 2015’te 1,5 derece hedefiyle başlayan küresel iklim taahhüdü, on yıl sonra hâlâ tam anlamıyla uygulanabilmiş değil.
İklim politikaları uzmanları, bu zirvede Paris hedeflerinin ne kadarının hayata geçirildiği, fosil yakıt kullanımındaki düşüş oranları ve karbon nötr hedeflerinin gerçekçiliği konularında kapsamlı değerlendirmeler yapılacağını belirtiyor.

BM raporlarına göre, mevcut politikalarla yüzyıl sonunda sıcaklık artışının 2,7 dereceye ulaşması öngörülüyor. Bu tablo, COP30’da daha güçlü bağlayıcı kararların alınması gerekliliğini ortaya koyuyor.

ABD’nin Belirsiz Katılımı ve Yerel Direnç
Zirveye küresel güçlerin katılım düzeyi de dikkat çekiyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminde ülkesini yeniden Paris Anlaşması’ndan çekme kararı, Washington’un COP30’daki varlığını belirsiz hale getirdi. ABD federal yönetimi üst düzey katılım göstermeyecek olsa da, eyalet ve yerel yönetimlerden oluşan “America Is All In” platformu, 100’den fazla yerel liderle zirvede temsil edilecek.

Bu gelişme, ABD’de merkezi iklim politikasının zayıflamasına karşın yerel yönetimlerin dayanışma ve direnç kapasitesinin arttığını gösteriyor. California, New York ve Washington eyaletleri gibi bölgeler, kendi karbon azaltım politikalarını COP30’da paylaşacak.

Uzman Görüşleri: Finans, Sağlık ve Etik Boyutlar
Harvard Üniversitesi Çevre Sağlığı Bölümü’nden Dr. Alexander More, zirvenin merkezinde “finansal reform ve ticaret politikaları”nın olacağını belirtiyor. More’a göre, yapay zekanın enerji tüketimi, yeşil dönüşüm fonlarının yönetimi ve karbon vergilendirmesi COP30’un kritik gündemleri arasında.
More, “İstikrarlı ekonomilerde bile iklim hedeflerine ulaşmak zor. Finansal baskı altındaki ülkeler için bu neredeyse imkânsız hale geliyor,” diyerek mevcut küresel ekonomik sistemin iklim hedefleriyle uyumsuzluğuna dikkat çekiyor.

George Mason Üniversitesi’nden Prof. Dr. Edward Maibach ise zirvede “insan sağlığının iklim politikalarında hak ettiği yeri bulamadığını” savunuyor. Artan sıcaklıkların, hava kirliliğinin ve gıda güvensizliğinin halk sağlığı üzerindeki etkilerinin acil bir küresel gündem haline gelmesi gerektiğini vurguluyor.

Maibach ayrıca fosil yakıt endüstrisinin COP süreçlerinde aşırı etkili hale geldiğini hatırlatarak, “Fosil yakıt lobilerinin konferanslardan dışlanması, insanlığın geleceği için kritik bir adım olacaktır,” ifadelerini kullandı.

Doğaya Dayalı Çözümler: Yeni Umutlar
Uzmanlar, COP30’un yalnızca ekonomik değil, ekolojik restorasyon odaklı bir dönüşümün başlangıcı olabileceğini belirtiyor. Yeniden yabanlaştırma projeleri, sürdürülebilir ormancılık ve enerji nötr şehir planlaması gibi doğaya dayalı çözümlerin gündeme alınması bekleniyor.

Belem’deki zirve, Amazon Ormanları’nın korunması kadar, iklim krizine karşı kolektif küresel dayanışmanın da test edileceği bir zemin sunuyor. COP30’un sonunda açıklanacak “Belem Deklarasyonu”, önümüzdeki beş yılın iklim politikasına yön verecek temel belge olarak değerlendiriliyor.

Yeter Ada Şeko aa