Altın ve Gümüş Tellerde Yaşayan Kültür: Konya’da Kazaziyenin Ustası Müzeyyen Evren Dengiz
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı” ilan edilen kazaziye sanatçısı Müzeyyen Evren Dengiz, Konya’da bu kadim sanatı yaşatmak için 15 yılda 300’den fazla usta yetiştirdi. Saf gümüş ve altın tellerle ilmek ilmek işlenen kazaziye, yalnızca bir el sanatı değil; Anadolu’nun sabır, estetik ve tarih bilincinin kuşaktan kuşağa aktarılan sembolü olarak varlığını sürdürüyor.
Somut Olmayan Kültürel Mirasın Koruyucusu
Konya’da yaşayan 37 yaşındaki Müzeyyen Evren Dengiz, Türkiye’nin kaybolma tehlikesi altındaki geleneksel el sanatlarından biri olan kazaziyenin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden biri. Kültür ve Turizm Bakanlığınca kendisine verilen “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı” unvanıyla bu sanatın hem öğreticisi hem de koruyucusu konumunda.
Dengiz’in kazaziyeyle tanışma öyküsü, Türk edebiyatının büyük ismi Yaşar Kemal’in yönlendirmesiyle başladı. Henüz küçük yaşlarda sanatın incelikleriyle tanışan Dengiz, yıllar içinde ustalaşarak bugün Türkiye’de kazaziyeyi yaşatan sayılı sanatçılardan biri haline geldi.
Ona göre kazaziye, yalnızca bir takı tasarımı değil; bin yıllık bir geleneğin taşıyıcısıdır. Bu bilinciyle, 15 yılda açtığı kurslarda 300’ü aşkın kişiye eğitim vererek yeni ustalar yetiştirdi.
Bir Telde Sabır, Bir İlmekte Tarih
Kazaziye, adını Osmanlı döneminde Trabzon ve çevresinde yaygın olarak üretilen “kazaz telinden” alıyor. Saf gümüş veya 24 ayar altın telin, ipek ipliğe sarılmasıyla oluşan ince tellerle yapılan bu sanat, büyük bir dikkat ve el becerisi gerektiriyor.
Müzeyyen Evren Dengiz, kazaziyenin günler süren ince işçilikle tamamlanan bir el emeği olduğunu belirterek şöyle diyor:
“Bir parçayı oluşturmak bazen günler alabiliyor. Bu süreç, sadece takı yapmaktan ibaret değil; bir kültürü, bir tarihi, bir yaşam biçimini yeniden örmek anlamına geliyor.”
Dengiz’e göre kazaziyeyi yaşatmak, aynı zamanda bir kültürel bellek aktarımı. Her motif, tarih boyunca Anadolu’da yaşamış toplumların estetik anlayışını, simgesel dilini ve zanaatkârlığını yansıtıyor. Bu nedenle kazaziyenin öğretilmesi, yalnızca meslek edindirme değil; somut olmayan kültürel mirasın sürdürülebilirliği açısından da önem taşıyor.
Usta-Çırak Geleneğinde Sorumluluk ve Bilinç
Dengiz’in eğitmenlik yönü, kazaziyenin geleceği açısından kritik bir rol üstleniyor. “Bir sanatın ustası olmanın hem mutluluğu hem de sorumluluğu vardır,” diyen Dengiz, Türkiye Cumhuriyeti tarafından kültürel miras taşıyıcısı olarak tanınmanın kendisine büyük bir yükümlülük hissettirdiğini vurguluyor:
“Devletiniz size ‘Bu kültürel değerin koruyucususun’ diyor. Bu, insanı hem gururlandırıyor hem de daha dikkatli olmaya yönlendiriyor.”
Usta-çırak ilişkisini temel alan eğitim modelinde Dengiz, öğrencilerine yalnızca teknik bilgi değil, sabır, öz disiplin ve sanat etiği de kazandırıyor. 0,08 mikron kalınlığındaki tellerle çalışmanın zorluklarına rağmen, öğrenciler için kazaziye hem sanatsal bir ifade biçimi hem de ekonomik bir kazanç kapısı oluşturuyor.
Bu yönüyle kazaziye kursları, özellikle kadınların el emeğini ekonomik değere dönüştürdüğü alanlar haline gelmiş durumda. Dengiz, öğrencilerinin birçoğunun kendi atölyelerini açtığını ve kazaziyenin Konya’dan Türkiye’nin farklı şehirlerine yayıldığını belirtiyor.
Anadolu’dan Dünyaya Açılan Bir El Sanatı
Kazaziye, günümüzde sadece geleneksel takı tasarımıyla sınırlı kalmayıp, modern tasarım anlayışlarıyla da buluşuyor. Müzeyyen Evren Dengiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın davet ettiği festivaller ve ulusal tanıtım etkinliklerinde kazaziyeyi hem uygulamalı hem de teorik biçimde tanıtıyor.
Bu kapsamda sanatçının katıldığı etkinliklerde, kazaziyenin tanıtımı, yapım tekniklerinin aktarımı ve sergilenmesi hedefleniyor. Dengiz, “İnsanlara gösterdiğinizde ilgileri artıyor. Merak eden, öğrenmek isteyen çok kişiyle tanışıyoruz,” diyerek sanatın yaygınlaşma sürecinin eğitimle birlikte ivme kazandığını ifade ediyor.
Uzmanlara göre kazaziyenin korunması, UNESCO’nun “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” çerçevesinde yürütülen ulusal envanter çalışmalarının önemli bir parçası. Bu sanat, Türkiye’nin kültürel çeşitliliğini yansıtan geleneksel zanaatların sürdürülebilirliği açısından stratejik bir değer taşıyor.
Müzeyyen Evren Dengiz, kazaziyeyi yaşatmanın yalnızca bir sanat icrası değil, bir kimlik koruma mücadelesi olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Bir telin ucunda, bir milletin hafızası var. Bu yüzden her ilmek, geçmişle gelecek arasında kurulan bir köprü.”
Anahtar kelimeler:
Arkeolojikhaber
Serhat Çetinkaya aa