Anasayfa / Arkeoloji / Türkiye

Acemhöyük yazısı arkeologları zorluyor

Gerek Anadolu’nun, gerek tüm Avrupa’nın bilinen en eski yazılı belgesi durumundaki yazıtın okunmasına yönelik çalışmalar sürüyor. Ancak ağırlık üzerindeki işaretlerin okunaklı yazılamamış olması, yazıtın çözümünü zorlaştırıyor.

 

Anadolu’nun bilinen en eski yazılı belgesi, Aksaray ilindeki Acemhöyük kazılarında ele geçti. “Kaya kristalinden” bir parça üzerine kazınmış, tek satırlık bu yazıt; yalnız Anadolu’nun değil, Avrupa’nın da var olan en eski yazılı belgesi konumunda...

Tuz Gölü’nün güney kıyısında kurulmuş olan Acemhöyük, Anadolu’nun en eski krallık merkezlerinden biridir. Bu merkez (800x700 m) boyutlarında bir tepe ve onu çevreleyen bir aşağı kentten oluşuyor.

Tepe, söz konusu krallığın “akropolü” konumundaydı ve yönetici sınıf burada yaşıyordu. Tüccarların ve halkın yaşadığı aşağı şehir ise bir çeşit uluslararası pazaryeriydi. İlk kez 1962 yılında Arkeolog Prof. Dr. Nimet Özgüç’ün başlattığı Acemhöyük arkeoloji kazılarını, 1989’dan bu yana Prof. Dr. Aliye Öztan yürütüyor.

Bir Ortadoğu metropolü

Kuruluşu yaklaşık 4 bin 500 yıl önceye dayanan Acemhöyük’te, toplam 12 arkeolojik tabaka saptandı. Prof. Özgüç ve Prof. Öztan, yaptıkları kazılardan elde ettikleri sonuçları, yazılı tarihsel belgeler ile kıyaslayıp Acemhöyük’ün, antik “Puruşhattum” kenti olduğunu ortaya çıkardılar.

Kente ilişkin ilk bilgiler, Akad Devleti’nin (Güney Irak) kurucusu Sargon’un zaferlerini anlatan “Şartamhari (Savaş Kralı)” tabletlerinde geçiyor. Tabletteki anlatıma göre, Puruşhattum’da çalışan tüccarlar, kentin yerel kralını büyük kral Sargon’a şikâyet ediyorlar. Bunun üzerine Sargon, Irak’tan Toros Dağları’nı aşarak Anadolu’ya girerek, kenti ele geçiriyor.

Anadolu’nun bilinen en eski yazılı belgesi

Eski Ortadoğu’da tüccarlar, değerli malların ölçümü için hassas bir biçimde hazırlanmış “ağırlıklar” kullanıyorlardı. Anadolu’nun önemli ticaret merkezlerinden biri olan Acemhöyük’te de değişik malzemelerden yapılmış, çok sayıda “ağırlık” bulundu. Ancak geçen yıl açığa çıkarılan bir örnek, kazı heyetinde ayrı bir heyecan yarattı. Çünkü bu ağırlığın üzerinde çivi yazılı bazı işaretler vardı.

“Kaya kristalinden” yapılmış olan “ağırlık”, Erken Tunç Çağı’na ait bir yapının içinde ele geçti. Bu yapının bulunduğu tabaka, “Karbon 14” ölçümlerine göre İ.Ö. 2250 yıllarına tarihleniyor. Dolayısıyla, bu tabakada açığa çıkarılan bu kristal ağırlık, gerek Anadolu’nun, gerek tüm Avrupa’nın bilinen en eski yazılı belgesi durumuna geçiyor.

Prof. Öztan, yazıtın okunmasına yönelik çalışmaların, çivi yazısı uzmanlarınca hâlâ sürdürüldüğünü belirtiyor. Ağırlık üzerindeki işaretlerin yeterince okunaklı yazılamamış olması, yazıtın çözümünü zorlaştırıyor.

Bu nedenle yazıtın yerel bir Anadolu dilinde mi, yoksa dönemin uluslararası dili olan Akatça mı yazılmış olduğu henüz anlaşılabilmiş değil... Ancak her ne olursa olsun 10,4 gr. ağırlığındaki bu küçük buluntu, “Anadolu’nun bilinen en eski yazılı belgesi” unvanını şimdiden kazanmış durumda...

Ortadoğu’nun gümüş kenti

Kuzey Irak’taki Asurlu tüccarlar, günümüzden 4 bin yıl önce, Anadolu’da uluslararası pazarlar kurmuşlardı. Asurlu tüccarlar Anadolu’ya lüks kumaşlar ve kalay getiriyor, Anadolu’dan ise Asur’a gümüş götürüyorlardı. Yukarıda sözü edilen “ağırlıklar” işte bu tip alışverişlerde gümüş gibi değerli malların ölçümünde kullanılıyordu. Çivi yazılı tabletlere göre, Asurlu tüccarlar arasında Puruşhattum gümüşü oldukça ünlüydü. Pek çok tüccar, elde ettiği tüm kazancını iyi kaliteli Puruşhattum gümüşüne çevirerek Asur’a dönüyordu.

Bu uluslararası ticaret sayesinde giderek zenginleşen Puruşhattum kralları, yaldızlı fildişi mobilyalarda oturuyor, kristalden ya da “obsediyen’den (volkanik cam)” yapma vazolar kullanıyor, ithal Mezopotamya kumaşından elbiseler giyiyorlardı.

Günümüzün kargo etiketleri; mühür baskıları

“Silindir mühürler” ve bunlara ait “mühür baskıları” eski Ortadoğu’nun ekonomi tarihi hakkında çok önemli bilgiler verirler. Çünkü ticareti yapılan malların çoğu, günümüze dek ulaşamamışlardır. Ancak söz konusu malların paketi üzerine yapıştırılan “mühür baskıları”, binlerce yıl kolaylıkla korunabilmiştir.

Eski Ortadoğu’da tüccarları, gönderecekleri paketin üzerine bir parça yaş çamur yapıştırıyor ve bu çamura kendi isimlerinin yazılı olduğu mührü basıyorlardı. Bu baskılar, bir anlamda günümüzün “kargo etiketleri” görevini görüyordu.

4 bin yıl öncenin süper güçleri

Acemhöyük’te ele geçen mühür baskıları, kentin Ortadoğu ticaretinde ne denli işlek bir merkez olduğunu gözler önüne seriyor. Bunlar arasında: Kuzey Irak’taki Asur kralı I. Şamşi Adad’a, Suriyeli bir prenses olan Nagihanum’a ve Kargamış kralı Aplahanda’ya ait örnekler bulunuyor. Adı geçen tüm bu kişiler, 4 bin yıl önce dünya ticaretini yürüten süper güçlerdi...

Sergen Çirkin - Cumhuriyet