Anasayfa / Etkinlikler

30 yıl damgaların izini sürdü

17 ülke ve 12 özerk bölgede çalışmalar yapan Doç. Dr. Mustafa Aksoy, damgalardan Türklerin tarihte ve günümüzde yaşadıkları coğrafyaların sınırlarını belirlemeye çalıştı.

 

Sosyolog Mustafa Aksoy, 30 yıldır Sibirya'dan Türkmenistan'a, İran'dan Kosova'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada tespit ettiği para, kilim, halı ve mezar taşlarının üzerindeki damgalardan Türk kültür ve tarihini araştırıyor. Orta Asya, Anadolu, Balkanlar ve Doğu Avrupa'daki 17 ülke ve 12 özerk bölgede çalışmalar yapan Aksoy, damgalardan Türklerin tarihte ve günümüzde yaşadıkları coğrafyaların sınırlarının görülebileceğine dikkat çekiyor.

AA muhabirine açıklama yapan Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aksoy, "tarihin sessiz dili" olarak nitelendirdiği damgaları, amatör ve akademik olarak 30 yıldır araştırdığını belirtti.

Damga (tamga) kavramının Türk-Moğol halkları tarafından kullanıldığını dile getiren Aksoy, damgaların nasıl oluştuğu konusunda kesin bilgi olmasa da genel olarak kayalardaki işaretlerin, resimlerin zamanla damgalara dönüştüğünün ifade etti.

Aksoy, damgalar konusundaki ilk çalışmaların 19. yüzyılın ilk yarısında yapılmaya başlandığını anlatarak kadim Türk alfabesinin birçok harfinin tarihte ve günümüzde damga olarak görülebileceğine dikkat çekti.

Bu damgaların bazılarının zamanla Türk ailelerini veya boylarını temsil eden işaretler şeklinde görülebileceğini kaydeden Aksoy, günümüzde de bazı binaların dış cephelerinde, çiçek saksılarında, otobüs duraklarında, Türk halı-kilimlerinde, mezarlarda, paralarda damgaların görülebileceğini söyledi.

Aksoy, damgaların, bir dilin alfabeleri ve aynı zamanda ait oldukları sosyal grupların miras bıraktığı ilk anlatıların yanı sıra duygu ve düşüncelerin ifadesi, bireyin ve sosyal grupların estetik ve beğenilerinin tezahürü olduğunu dile getirerek bu nedenle damgaları açıklamak için dünyada ilk defa "sosyal DNA teorisi", yani "sosyal genetik kültür teorisi" olarak adlandırdığı yeni bir kültür teorisi kavramı çerçevesinde damgaları tanımlamaya çalıştığını belirtti.

Aksoy, konar-göçer hayvancı bir topluluğun muhtemelen alfabesinin ilk yapı taşlarını oluşturan mezar taşları, kaya resimleri, halı ve kilimler, evlerin dış duvarları, at koşum takımlarındaki şekiller olacağını ifade etti.

- Damgalardan Türklerin izlerini takip etmem mümkün

Aksoy, Kazakistan'dan başlayıp Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan, İran, Türkiye, Ukrayna, Moldova, Romanya, Makedonya, Ukrayna, Kosova, Bulgaristan gibi 17 ülkede, Altay, Hakasya, Tuva, Karakalpakistan, Kırım, Nahçıvan, Gagauzya, Başkurdistan, Tataristan, Çuvaşistan gibi 12 özerk bölgede kendi imkanlarıyla yürüttüğü saha araştırmasında damgaların neden ve kimler tarafından yapıldığını inceleyerek kaynağını sorgulamaya çalıştığını kaydetti.

Damgaların Türk coğrafyasındaki Bozkır Türk kültürünün temel unsurlarından biri olduğunu ve o bölgede tarih sahnesine çıktığını dile getiren Aksoy, “Damgalar, günümüzde de Türklerin yaşadığı ülkelerde otantik ve stilize şekilleriyle yaygın olarak kullanılıyor. Başka bir ifadeyle Türklerin tarihte ve günümüzde yaşadıkları coğrafyaların sınırları aynı zamanda damgaların ortaya çıktıkları ve yaşatıldıkları coğrafyanın sınırlarını göstermektedir.” dedi.

Aksoy, damgaları "sosyal DNA" olarak nitelendirerek "Türkler zaman zaman dillerini, alfabelerini, dinlerini, fiziki coğrafyalarını, devletlerini değiştirmişler ancak damgalarını değiştirmemişlerdir. Fakat tarihi süreç içinde zamanla damgalarına yeni ilaveler yapmışlar. Mesela yeni aileler ve oymaklar meydan geldikçe, yeni damgalar da kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle Türk tarihini ve sosyal coğrafyasını damgaları takip ederek öğrenmek ve yazmak mümkündür." diye konuştu.

30 yıllık çalışmasını 2014’te 18 yıldır üzerinde çalıştığı Türkçe ve İngilizce hazırlanan "Tarihin Sessiz Dili Damgalar” kitabında topladığını belirten Aksoy, bulduğu damgalardan Türk dünyasında en yaygın kullanılan 208 damgaya kitabında yer verdiğini sözlerine ekledi.