Mağara ve Yeraltı şehirleri envanteri hazırlanıyor

Mağara ve Yeraltı şehirleri envanteri hazırlanıyor

Farklı meslek gruplarından gönüllülerin kurduğu Obruk Mağara Araştırma Grubu üyeleri, Türkiye'deki yer altı şehirleri ve mağaraların envanterini çıkarıyor.

KAYSERİ: Çeşitli meslek dallarından gönüllülerin oluşturduğu Obruk Mağara Araştırma Grubu, diyar diyar gezerek Türkiye'nin doğal mağaralarını ve insan eliyle yapılmış yer altı şehirlerini keşfediyor.

Her ayın belirli dönemlerinde bir araya gelen grup üyeleri, Türkiye'nin dört bir yanında keşfettikleri mağaralar ve yer altı şehirlerinin envanterini çıkarıp, hazırladıkları raporla bu zenginliklerin turizme kazandırılması için belediyelerle işbirliği yapıyor.

Bu alanda 37 yıldır çalışan Obruk Mağara Araştırma Grubu Başkanı Ali Yamaç, sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet gösteren grubun 6 yıl önce kurulduğunu söyledi.

Türkiye'nin yer üstündeki zenginlikleri kadar yerin altında da çok ciddi kültürel ve tarihi mirasa sahip olduğunu, bu mirası kayıt altına alıp belgelemek için çalıştıklarını belirten Yamaç, farklı bölgelerde yer altı çalışmalarını sürdürdüklerini vurguladı.

Türkiye'nin en uzun mağarası olan 11 kilometrelik İnsuyu Mağarası'nın grup üyeleri tarafından ölçüldüğünü ifade eden Yamaç, şunları kaydetti:"Topkapı Sarayı ve Ayasofya'nın altındaki tünellerinin araştırılması için bir proje teklifi geldi. Her iki yerin altındaki yapıları, tünelleri ve sarnıçları ölçtük. Bu projenin ardından ÇEKÜL Vakfı ile Gaziantep yer altı yapılarını çalışmaya başladık ve devam ediyoruz. Şanlıurfa Halfeti yer altı yapılarını ve Kayseri'nin yer altı yapılarını, mağaralarını çalışıyoruz şu anda. Ekibimiz değişik meslek gruplarından ve mağaracılığa gönül vermiş kişilerden oluşuyor. Hem sürekli bir işiniz hem de böyle bir hobiniz varsa bir araya gelmek çok kolay değil. Hangi dönem kim müsaitse onlarla mağaralara giriyoruz ve çalışıyoruz."

Yer altı zenginlikleri turizme kazandırabilir
Yamaç, Gaziantep ve Kayseri'deki çalışmaları hem ÇEKÜL Vakfı hem de bu kentlerin büyükşehir belediyeleriyle yürüttüklerini, ölçüp haritalandırdıkları yer altı yapılarını rapor halinde belediyelere sunduklarını belirtti.

Türkiye'nin yer altındaki mirasının turizme kazandırılabileceğine dikkati çeken Yamaç, "Bunlar çok ciddi birer kültürel ve tarihi miras. Sözünü ettiğimiz yer altı şehirlerinin çoğu bin yıllık tarihe sahip. Yol, konum itibariyle müsait olanlar turistik açıdan değerlendirilebilir. Biz sadece çizip haritalandırarak teslim ediyoruz. Yer altı şehirlerinin ve yer altı yapılarının turizme açılması yönünde bir teklif olursa ki seve seve yardımcı oluruz." diye konuştu.

Yamaç, Avrupa'da yer altı yapılarının çalışılması için üniversitelerde bölümler açıldığını, ciddi çalışmalar yapıldığını dile getirdi.

İki yıl önce Fransa'nın bir kasabasında kongreye katıldığını aktaran Yamaç, "Kasabada 8 evlik kayalara oyulmuş yer altı şehri var. Dünyanın her yerinden ziyaretçi geliyor. Onlar kongrelerde bir yer altı yapısının odasını bulmaktan söz ederken biz 'Kayseri'de bu çalışmamızda 14 yer altı şehri daha bulduk' diyoruz ve çok şaşırıyorlar. Bu zenginliği değerlendirmemiz lazım." ifadelerini kullandı.

Mağaracılığın riskleri
Grup üyelerinden elektronik mühendisi Ali Ethem Keskin ise su altı teknolojileriyle ilgili bir firmada iş geliştirme direktörü olarak çalıştığını, mağaracılığı ve mağara su altı dalgıçlığını da hobi olarak yaptığını aktardı.

30 yıldır dalış yaptığını anlatan Keskin, mağaracılığa geçiş öyküsünü şöyle anlattı: "2000 yılında Konya Hadim yakınlarında Yerköprü diye bir mevki var. Burada çok enteresan bir doğa oluşumu var. Burayı fotoğrafla belgelemek istedim. Bunu yapmak için mağaracı olmak gerekiyordu, böylece mağaracılığa da başladım. Benim görevim mağaraları belgelemek, fotoğraflamak. Yaptığımız çalışmalar bilimsel yayınlarda yer alıyor. Atlas Dergisi, Magma Dergisi gibi coğrafya dergilerine proje yapıyorum."

Keskin, mağaraya inmenin belirli riskleri olduğunu ancak riski denetim altına alarak kazaların önüne geçilebileceğine işaret etti.

Mağaraya tek kişi girilemeyeceğinin altını çizen Keskin, şunları kaydetti: "Kazalar genellikle vurdumduymazlıktan ya da önemsememekten kaynaklanıyor. Mağaralara asla tek kişi girilmez, en az iki üç kişi ekip halinde girer, bir kişi de mağaranın dışında sizi bekler. Dışarıda bekleyen kişiye çıkış saati verirsiniz. O saatin sonunda çıkmazsanız yedekte bekleyen ekip kurtarma hareketine başlar. Hipotermiye yakalanmamak için tedbirler almanız lazım. Kasklarımızın içinde yansıtıcı battaniye var, bu battaniye soğuktan korur. Ayrıca yanımızda mutlaka kuruyemiş, incir, kayısı gibi kısa sürede enerji verecek yiyecekler ve su taşırız."

Keskin, mağaraların daha çok yöre halkı ve çobanlar tarafından bulunduğunu, jeologların ve Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nün yaptığı araştırmalara göre, Türkiye'de 40 bine yakın mağara potansiyeli olduğunu, bunlardan 3 bin 700 kadarının haritasının çıkarıldığını sözlerine ekledi.

AA Esma Küçükşahin

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar