Bizans Araştırmaları Sempozyumu'na özel lezzetler

Bizans Araştırmaları Sempozyumu'na özel lezzetler

4. Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu'nda bu yıl; Coğrafi ve Etnik İmgelemde Bizans Kimliği ve Öteki' konusu incelenirken, yabancı konuklar için Bizanslı tatlarla özel akşam yemeği düzenlenmişti.

“Bizans Döneminden Esintilerle” bir akşam yemeği

Türkiye'de ve yurtdışında sürdürülen Bizans araştırmalarını uluslararası platformda paylaşmak ve kültürel miras bilincini artırmak amacıyla üç yılda bir düzenlenen Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu bu yıl dördüncü kez gerçekleştirildi. “Coğrafi ve Etnik İmgelemde Bizans Kimliği ve Öteki” konusunun incelendiği sempozyum kapsamında, uluslararası alanda önde gelen Bizans araştırmacıları 23-25 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da buluştu. 

Sempozyumun açılış akşamında yabancı katılımcılar için Bizans döneminden esinlenerek hazırlanan lezzetlerin sunulduğu bir yemek verildi.

Mönünün Aylin Öney Tan ile Beyoğlu Divan Brasserie şefi Serdar Yıldız tarafından hazırlandığı etkinliğin hâkim rengi, Bizans’ın da simgesi olan erguvandı.

Gerek Roma, gerek Bizans ve gerekse erken Osmanlı İmparatorluğu döneminde erguvan çiçeği ve rengi devletin ve yönetici sınıfının rengiydi. Bizans’ın kuruluşu olan 11 Mayıs İstanbul’da erguvan çiçeğinin açılış tarihi sayılırdı. Roma ve Bizans’ta tapınaklar, saraylar, asillerin evleri, giysiler, ayakkabılar erguvan rengindeydi. İmparator ve soylular kendilerini “erguvan kanlı” olarak kabul ediyorlardı. Halkın bu rengi kullanması yasaktı.

Şerbet haftası

Masaların üzerindeki fenerlerin, mönü kartının kurdelesinin bile erguvan olduğu yemeğin içeriği, Aylin Öney Tan’ın her zamanki özeniyle hazırlanmıştı. Yemek öncesi sunulanların arasında güllü, reyhanlı, mürver çiçekli erguvan renginin hakim olduğu kokteyllerin yanında şerbetler bahsinde anlattığım sirken-i cibün şerbeti de yer alıyordu. Bu kez nane ile servis edilmişti. Bu satırların yazarının şerbet haftası sürüyordu.

Salatalık ve marul, geleneksel Yunan sosu oxymeli ve pekmez ile sunulmuştu. Zeytin ezmesi ve anasonlu kıtır peksimet, isli kuru et ve acur turşusu, nohut ezmesi, susam ve kıtır yufka, gevrek enginar, salamura sardalya, salamura ve sele zeytin çeşitleri yine kokteylde sunulan lezzetler arasındaydı.

              

Turşu tabağında beyaz kiraz, karpuz ve kavun keleği, acur, şeftali çağlası, kayısı, muşmula, alıç, hünnap ve can erik turşuları vardı.

Aylin Öney’in her servis öncesi bilgi verdiği yemeğin ilk tabağında su tereli kalamar salatası, reyhanlı ezilmiş bakla, anasonlu peksimet üzerinde lakerda, kapari karpuzu, cevizli ot kavurması serpiştirilmişti.

          

Öyküleriyle yemekler

Ardından Meryem’in Gözyaşları ismini verdikleri sirkeli mercimek salatası geldi. Ortodoks dinine göre kırk günlük Paskalya perhizinde hayvansal hiçbir gıda yenmezdi. Sadece fasulye, mercimek, tüm zerzevatın zeytinyağlı türleri, helva gibi şeyler yenilirdi. Büyük Cuma’nın arifesi ise mercimek günüydü. İsa Peygamber havarileriyle son yemeğinde mercimek yediği için mercimeğe İsa Peygamber’in gözyaşları da denilirdi...

           

Ardından damla sakızlı tütsülenmiş levrek balığı, fırında pancar ve ballı sirkeli ızgara marul, kişnişli ekşi yeşil erik sos ile servis edildi.

Ana yemeğe hazırlık, pembe turşu suyu ileydi. 

                

Perhizin sonrasında Paskalya pazarlarının baş yemeklerinden kuzu inciğinin üzerine pekmez sürülmüş nohutlu keşkek, tarçın ve kuru üzümlü ağır ateşte pişirilmişti. Onun lezzeti,  fındıklı kuru erik ve karadut peltesi ile renklendi. Anason ve kişniş şekerleri, leblebili küncülü helva, Safranbolu yaprak helvası, badem şekerlemesi, sakızlı kaşık tatlı ve menengiç kahvesi ile bu keyifli gece sona erdi…

Kaynak: Faruk Şüyun - Ehlikeyf köşesi - Dünya Gazetesi


Benzer Haberler & Reklamlar